Cevap :
Yüz yıldır dünyanın genelinde ortalama yağış ve sıcaklıklar artıyor ve daha değişken bir hal alıyor. Kara ve deniz, bölgeler, mevsimler ve hatta gece ve gündüz arasındaki farklar tutarlı olmakla birlikte istatistiksel değişkenliğin üzerinde yer alıyor. Yani, bilinen doğal olayların açıklayamadığı yükselme payından şüphesiz insan sorumludur.
“Gündüz ile gece arasındaki fark artıyor, kıtalar okyanuslardan daha fazla ısınıyor. Avrupa’nın kuzeyi Aysa’nın kuzeyi ve Amerika’nın kuzeyi ısınmayı en açık şekilde yaşayan bölgeler”
Zıt Yağmurlar
Sıcaklıkların yükselmesi buharlaşmayı arttırdığından, yağış hacmini bir yüzyılda %2 artması şaşırtıcı değil. Düşük bir rakam ama coğrafi dağılımıda unutmamak gerekir. Akdeniz civarı gibi bazı bölgeler kurudu. Buna karşın, Avrupa’nın kuzey ve orta bölgesinde 1900’den beri yağışlarda %10’dan %40’a varan bir artış görüldü. Bu bölgesel çeşitliliğe, mevsimsel farklılıkta ekleniyor. Bir yüzyıldır kışlar Avrupa’nın güney ve doğusunda daha kuru, kuzeybatısında daha bulutlu ve rüzgarlı geçtiği halde, Akdeniz havzasında ve İskandinavya’nın iç bölgelerinde yazın daha sık kuraklık oluyor. Yağışların 20. yüzyılın başına kıyasla %8 daha fazla olduğu Kuzey Kutup bölgesinde, kışlar eskiye göre daha kısa, daha sıcak ve daha bol yağmurlu olacak.
Hızlanan yavaş ısınma
1906’dan beri dünya atmosferinin ortalama sıcaklığı 0,74 - 0,18 derece yükseldi. Başka bir ifadeyle, son yüzyıl içinde 1920 ile 1945 yılları arasında her on yılda ortalama 0,14 derecelik 1979 ile 2005 yılları arasında ortalama 0,17 derecelik bir artış söz konusudur. Çok zayıf bir artış gibi gözüküyor… Ancak, üç yüzyılda 5 derece ediyor. Ya da, yaşadığımız dönem ile buzul dönemi ayıran bir fark. 1850’den beri yapılan örnek ölçümler ve geçmiş yüzyıllar hakkında yapılan genelleştirmeler şunu ifade etmemize imkan veriyor: Sıcaklık, bin yıllık zaman diliminde asla bu kadar az sürede ve bu derece yükselmemişti.
Hava sıcaklığının ortalama yükselişi mevsimler arasında dengesiz bir şekilde dağılıyor. Kışlar yazlardan daha çok ısınıyor. Avrupa’da ve özelliklede kıtanın güney ve doğı kısmında, çok soğuk günlerin sayısı azalırken bğucu günlerin sayısı artıyor.
Dünya ölçeğinde asgari gece sıcaklıklarının artışı azami gündüz sıcaklıklarının artışından 2 kat daha fazla. Bu artış, suyun ısınmasının yavaşlığı dikkate alındığında, kıtalarda, okyanuslardakinden çok daha hızlı.
üresel ısınma, atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya atmosferi ve okyanuslarının ortalama sıcaklıklarındabelirlenen artışa verilen isimdir.
50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0.6 (± 0.2) °C artmıştır. İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.
Küresel ısınmaya, atmosferde artan sera gazlarının neden olduğu düşünülmektedir. Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneştengelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülmektedir.
Bunun yanı sıra 1960'lı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece Dünyamızı değil, Güneş'i, Güneş Sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir. Fosil yakıt kaynaklı teoriye göre bu teori daha fazla soruya cevap verebilir niteliktedir. Fosil yakıt kaynaklı teori sadece Dünya'da ki ısınmayı açıklamaya yöneliktir ve güneş sisteminde ki ısınmayı açıklayabilmek noktasında yetersiz kalmaktadır. Oysa ki "gamma ışıması patlamaları"nı temel alan teori daha geniş zamanda soruları cevaplayabilmektedir. Gamma Işıması Patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan "iç çekirdek kaynaklı gazları"n çıkışını arttırmaktadır.
Su buharı, diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir. Ancak diğer sera gazları, yer yer bağımsız değişken olarak küresel ısınma üzerinde aktif bir etki yaratabilirler. Örneğin karbondioksit, yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir. Bu durum, gezegenin ortalama ısısından bağımsız olarak ortaya çıkabilen ve ortalama ısının artması sonucunu doğuran bir etken olarak işlev görür.