Cevap :
914 yılında, Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Gaziantep 83 bin nüfuslu bir liva (Sancak) merkezi idi. Birinci Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondoros Mütarekesi Osmanlı İmparatorluğu'nun ölüm fermanıydı. Bu anlaşma üzerine İtilaf devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak amacıyla hızla harekete geçtiler.
17 Aralık 1918'de İngilizler Antep'e girdiler. 23 Ocak 1919'da Hükümet konağı İngiliz askerlerince işgal edildi. Şehrin ileri gelenleri ve aydınları çeşitli bahanelerle İngilizler tarafından Halep ve Suriye'ye sürülüyordu. İngilizler'in Antep'i işgali yaklaşık bir yıl sürdü. Fransızlar bu duruma tepki gösterdiler. 1919 Eylül'ünde yapılan antlaşmayla İngilizler Musul üzerindeki "Nezaret Hakkı"ndan vazgeçtiler. Önce Suriye'yi sonra Antep, Urfa ve Maraş'ı boşalttılar. Bu defa da Fransızlar 29 Ekim 1919"da Kilis'i, 5 Kasım 1919'da da Antep'i işgal ettiler. İşgale katılan Fransız askerleri arasında bölgeden daha önce göç etmiş Ermeniler de bulunuyordu. Fransızlarla işbirliği yapan Ermeniler Anteplilere büyük zulüm, işkence ve eziyet yaptılar. Antep'i yaktılar, yıktılar ve 1920 yılının girişiyle savaş başlamış oldu.
11 Ocak 1920 tarihinde Büyük Araptar (Yeşilce) köyünde Fransızların yağma ve tecavüz olaylarına karşılık, Türkler Çatalmazı denilen yerde Fransızları kıstırarak savaşa mecbur ettiler. Burada Fransızların pek azı kurtulabildi.
19 Ocak 1920'de Fransız müfrezesi Karabıyıklı'da Karayılan (Molla Mehmet) çetesi tarafından pusuya düşürüldü. Şehir merkezı ve çevresinde daha bir çok çarpışmalar oldu. Ancak dışarıdan hiçbir yardım görmeden tamamen kendi olanaklarıyla 10 ay 9 gün mücadelesini düşmana karşı sürdüren halk açlık ve cephanesizlik sebebiyle 9 şu bat 1921'de Fransızlara teslim oldu. Bu suretle 1 Nisan 1920'de başlayan Gaziantep savunması dost düşman bütün dünyanın hayranlık ve takdirini kazanan kahramanlıklarla 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Düşman bu süre içerisinde şehre 70.000 mermi atmış, şehir bir kül ve enkaz yığını haline gelmiştir. Antepliler şehirlerinin savunması uğruna 6000'den fazla evladını şehit vermiştir.
Gaziantep Savunması son günlerini yaşarken bu savunmanın olağanüstü anlam ve önemini takdir eden Türkiye Büyük Millet Meclisi 8 Şubat 1921 tarihli toplantısında 93 numaralı kanunla, dünyada başka hiçbir şehre nasip olmayan "GAZİ"lik unvanını vermiştir.
15 Mart 1921 tarihinde Londra'da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonunun Antep, Adana ve çevrelerinin Türkler'e geri verilmesi hususunda anlaşmaya varmaları üzerine Antepliler büyük bir sevinç ve heyecana boğulmuşlardır. Nitekim bu , antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921'de son Fransız askeri Gaziantep'i terk ederken kahraman Türk ordusu halkın coşkun sevinç gösterileri içinde Gaziantep'e girmiştir.
Gaziantep Savunması; dost düşman herkesin hayranlık ve takdirini kazanan Milli Kurtuluş Savaşı tarihimizde eşsiz kahramanlığı ile hem kendini hem de Güneydoğu Anadolu'yu düşman işgalinden kurtaran halkın zaferidir. Aynı zamanda İman kuvvetinin, milli birliğin ve milli benliğin bir şahlanışıdır. Gaziantep savunmasında Şehit Kamiller (Mehmet Kamil) "Anamın peçesi açılmasın, mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin" diye düşmana karşı kahramanca mücadele ettiler. Şahin Bey (Mehmet Sait) ve çeteleri, "düşman cesedimizi çiğnemeden Antep'e giremez" diyerek oracıkta şehit olmadan düşmanı bir adım bırakmadılar. Molla Mehmet ve nice kahramanlar ezelden beri hür yaşadıkları için "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda" diyerek seve seve şehit olmuşlardır. Onları rahmetle anıyoruz.
Ruhları şad olsun.
Bölgenin ilk uygarlıklarının doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu güneyden ve Akdeniz´den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiştir. Bu nedenle Gaziantep, tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur. Tarihi İpek yolunun da bölgeden geçiyor olması İl´in önemini ve canlılığını devamlı olarak korumasını sağlamıştır.
Gaziantep´in tarih devirleri Kalkeotik, Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selefkoslar, Roma ve Bizans, İslam-Arap ve İslam-Türk devrileri olarak sıralanabilir. Bu dönemlerin izlerini günümüzde de açık bir şekilde görmek mümkündür.
Ayıntap olarak bilinen eski kent, bugünkü Gaziantep´in 12 km. kuzeybatısında Dülük Köyü ile Karahöyük Köyü arasındadır. Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkeolotik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması yörenin Anadolu´nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir.
Bir süre Babil İmparatorluğu´nun egemenliği altında kalan Gaziantep, M.Ö. 1700 yıllarında Hitit Devleti´nin bir kenti olmuştur. “Dülük” şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır.
Gaziantep ve çevresi M.Ö. 700-546 yılları arasında Asur, Med ve Pers İmparatorluklarının yönetimine girmiştir. Büyük İskender´in Pers Devletini yıkmasından sonra Romalılar´ın, M.S. 636 yılına kadar da Bizanslılar´ın egemenliği altında kalmıştır. Gaziantep; Kahramanmaraş´tan Halep´e, Birecik´ten Akdeniz kıyılarına ve Diyarbakır´dan İskenderun´a giden anayollar üzerinde bulunduğundan, her dönemin kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur.
Hz. Ömer zamanında İslamiyet´in Arap Yarımadası dışına yayılması için sürdürülen mücadeleler esnasında İslam ordusu, Gaziantep yöresi ile Hatay´ı Bizanslılardan aldı. Hemen ardından kansız ve savaşsız Suriye ve Antakya yöresi de İslam kuvvetlerinin eline geçerek vergiye bağlandı. İşte Gaziantep´in ünlü Ömeriye Camii o dönemde fethin sembolü olarak yapılmıştır.
1071 Malazgirt Savaşı´ndan sonra bölgede Selçuklu İmparatorluğu´na bağlı Bir Türk Devleti kurulmuştur. 1270 yılında Moğolların istilası ile yıkılan kent, daha sonra Dulkadiroğulları´nın (1389) ve Memluklular´ın (1471) eline geçmiştir. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Memluklular´a karşı yapılan Mercidabık (Kilis Yakınlarında) meydan savaşından sonra Gaziantep ve yöresi Osmanlı İmparatorluğu´nun yönetimine girmiş oldu.
Osmanlılar döneminde çok sayıda camii, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda imalat, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir.
1641 ve 1671 yıllarında yöreyi iki kez ziyaret eden Evliya Çelebi burada 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar camii, medrese, han, hamam ve üstü kapalı çarşı olduğunu anlatır.
I. Dünya savaşı sonunda Gaziantep önce İngilizler, daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Nitekim Gaziantep savunması Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihinde ayrı bir sayfa olarak yerini almıştır.
Gaziantep Savunması
1914 yılında, I. Dünya Savaşı başladığı zaman Gaziantep 83 bin nüfuslu bir liva merkezi idi.30 Ekim 1918´de imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak amacıyla harekete geçerken, 17 Aralık 1918´de İngilizler Antep´e girmiştir. Bir yıl süren bu işgale Fransızlar tepki göstermiş, 1918 Eylül´ünde yapılan İngilizlerin Musul üzerindeki “Nezaret Hakkı” ndan vazgeçmeleri ile önce Suriye daha sonra Antep, Urfa ve Maraş boşaltılmıştır.
Bunun ardından Fransızlar 29 Ekim 1919´da Kilis´i, 5 Kasım 1919´da Antep´i işgal ettiler. 1920 yılının başında ise ünlü Antep Savunması başlamış oldu. 1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.000 Antepli şehit olmuştur. Bu olağanüstü savunma sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" ünvanını vermiştir. 15 Mart 1921 tarihinde Londra´da Türk Dışişleri Bakanı ve Fransız delegasyonu Antep, Adana ve çevrelerinin Türklere geri verilmesi hususunda mutabakat sağlamıştır. Nitekim bu antlaşma Ankara Antlaşması ile son şeklini almış ve 25 Aralık 1921´de son Fransız askeri Antep´ten ayrılmıştır.