Cevap :

O Benim Sadık Yarimdir

O, bir tevazu anıtı gibidir Onun işi hanlarla hamamlarla,yalılarla köşklerle değil, kağıt üzerinde topu topuna birkaç santimlik yer tutan, kendi halinde sessiz varlıklarla ilgilidir


O Benim Sadık Yarimdir

O Bana Yeter


Gazetesiz, dergisiz, romansız, kitapsız yapamam Birbirinin yerini tutmayan bu güzelliklerin hiçbirinden vazgeçemem Bunlardan birinin öteki için yapacağı “feragat”a da katlanamam Ama bunlar dışında kalıp da, kapağı “kırk yılda bir” açılan, birkaç saniye bakılıp sonra yine tozlu raflara terk edilen bir başka güzellik var ki, onun hakkını da yiyemem

Bazen bir günde birkaç kez, bazen üç günde beş günde ve bazen kırk yılda bir de olsa, onun bana kattığı zenginliği, bana verdiği mutluluğu görmezden gelemem Ve işte tüm bu nedenlerle onun bir fincanlık kahve bir kelimelik dost hatırını, kırk yıl anmadan geçemem

Hep geride kalan ancak gizli gizli çocuklarını doyuran bir kutsal anne gibidir o Sadedir, gösterişi sevmez Şatafatla, şaşaa ile tantana ile hiçbir işi yoktur Bir öğretmen gibi öğretir Bir bilge gibi seyreder Ve kendisini arayan tüm insanları bir dost gibi karşılıksız sever Herkes birbirine küser, gücenir O ise hiç kimseye darılmaz, gücenmez ve kırılmaz İsterseniz kendisini yıllarca arayıp sormayın Aradığınızda, o birkaç saniyelik kapı tıklatmanızla, çocuklar gibi sevinerek hemen size kapısını açar, buyur eder Sizi hemen doyurur besler Hiç nazlanmadığı gibi “Beni niye bu denli az arıyorsun?” diye en küçük bir sitemde de bulunmazKapağını kapatıp kapısını çekerek gittiğinizde, üzülse de belli etmez Sizi uğurlarken emin olmak için tazelemek istemiş iseniz, o size yine kızmaz “Biraz önce sana istediğini verdim ya” demez ve sizi utandırmaz Size yine gönül sayfalarını açar Sizin, onun sayesinde kazandığınız başarıları da kıskanmaz Yalnızca sizinle gurur duyar

Ohem şefkatli bir anne, hem güngörmüş bir kişi, hem herkesi aynı heyecanla kucaklayan bir dost, hem verdikçe vermek isteyen gözü tok bir ahi, hem kırılmayan gücenmeyen, herkesi ve her şeyi hoşgören bir rint ve hem de dünya dolusu bilgiyi size parasız sunan, el kadar zihni ve gönlü de açık bir filozof gibidir

Onunla istediğiniz her zaman ve saatte, uykunuz tutmadığı bir gece yarısında bile oturup saatlerce konuşur, günlerce sohbet edebilirsiniz Onun dilinden anlayanlar onu okumasını bilenler ondan hiç sıkılmazlar O, hiç gocunmadan, tafra atmadan ve kibirlenmeden size bilgiler verir Bu bilgileri eksik bulursanız sizi, başka bilgilere gönderir Onun kâh içinde kâh çevresinde döner dolaşır, gezer, gider yine gelir ve “Ohh” dersiniz “Bu ne güzel, bu ne sihirli bir dünya Bu ne büyük bir deniz”

Onun tek hoşlanmadığı şey, ara sıra da olsa sizin, ona kahramanlık taslamanızdır Bunu da kendi onurunu korumak, kendi gururunu kurtarmak için değil, sizin için yapar “Bana karşı kahramanlık yaparsanız, bana bir şey olmaz ancak siz yanılabilirsiniz, hataya düşebilir ve utanabilirsiniz ve buna çok üzülürüm” demek ister Sonra da, bu “demek istediklerine” bile üzülür ve yine size kucaklarını açar Öylesine de zarif bir kalbi vardır

O, bir tevazu anıtı gibi- dir Onun işi hanlarla hamamlarla, yalılarla köşklerle değil, kağıt üzerinde topu topuna birkaç santimlik yer tutan, kendi halinde sessiz varlıklarla ilgilidir Onlar ilk görünüşte cansız gibi dururlar ve yıllarca yüzyıllarca öylece durabilir, sabırla kendilerini arayacakları zamanı beklerler Arandıklarında da her birinin yüzü bir genç kız gibi hafifçe kızarır, gözleri parlar ve ruhlarında katmer katmer goncalar açar Ve hemen canlanırlar Tıpkı kuytu köşelerden aldığınız bir çiçeğin, güneş ve hava ile buluştuğunda duyduğu heyecan ve canlılık gibi Tıpkı kendisini terk ettiğinizi sanan emektar köpeğinizin, kapı anahtarını çevirme sesini duyduğu andaki sevinç ve mutluluğu gibi Tıpkı yıllardır görmediğiniz çocukluk aşkınızla karşılaşmanızda çocukluk arkadaşınızla kucaklaşmanızda tutamadığınız içinizin “pırpır”ları gibi

Dünyada ve belki de evrende bu denli zenginliğe sahip olup da bu denli mütevazı, bu denli bilgili olup da bu denli bilge, bu denli içi içine sığmayıp da bu denli sessiz ve kibar olabilen, bir başka dost yoktur

O kim midir?

Sözlüktür

O bana yeter ve o benim sadık yarimdir•
 

 

ALINITI

Gazetesiz, dergisiz, romansız, kitapsız yapamam. Birbirinin yerini tutmayan bu güzelliklerin hiçbirinden vazgeçemem. Bunlardan birinin öteki için yapacağı “feragat”a da katlanamam. Ama bunlar dışında kalıp da, kapağı “kırk yılda bir” açılan, birkaç saniye bakılıp sonra yine tozlu raflara terk edilen bir başka güzellik var ki, onun hakkını da yiyemem.

Bazen bir günde birkaç kez, bazen üç günde beş günde ve bazen kırk yılda bir de olsa, onun bana kattığı zenginliği, bana verdiği mutluluğu görmezden gelemem. Ve işte tüm bu nedenlerle onun bir fincanlık kahve bir kelimelik dost hatırını, kırk yıl anmadan geçemem.

Hep geride kalan ancak gizli gizli çocuklarını doyuran bir kutsal anne gibidir o... Sadedir, gösterişi sevmez. Şatafatla, şaşaa ile tantana ile hiçbir işi yoktur. Bir öğretmen gibi öğretir. Bir bilge gibi seyreder. Ve kendisini arayan tüm insanları bir dost gibi karşılıksız sever. Herkes birbirine küser, gücenir. O ise hiç kimseye darılmaz, gücenmez ve kırılmaz. İsterseniz kendisini yıllarca arayıp sormayın. Aradığınızda, o birkaç saniyelik kapı tıklatmanızla, çocuklar gibi sevinerek hemen size kapısını açar, buyur eder. Sizi hemen doyurur besler. Hiç nazlanmadığı gibi “Beni niye bu denli az arıyorsun?” diye en küçük bir sitemde de bulunmaz. Kapağını kapatıp kapısını çekerek gittiğinizde, üzülse de belli etmez. Sizi uğurlarken de, yine karşılar gibi heyecanla doludur. Biraz önce size sunduğu “ikram”ı, ola ki az bulmuş, unutmuş ya da

 

(ALINTIDIR)