Cevap :

http://www.mumsema.com/cin-seytan/4197-seytandan-korunma-yollari.html

hadisesinde hücrelerin anarşisine sebeb olan da bu habis ruhlardır” iddiasında bulunur, buna karşılık siz de “olamaz” derseniz, bu takdirde peşin hükme saplanmış olursunuz. Durum, gerçekten belki de böyledir; en azından, mülâhaza dairesini açık tutmak gereklidir. Kanser hakkında bugüne kadar söylenen sözler ve yapılan tariflerin en makûlü, onun bir hücre anarşisi olduğudur; vücudumuzdaki en küçük parçaların anarşisi.. yani, vücudun normal nizam ve âhengine başkaldırma ve normal hücre gelişme faaliyetini bozma. Bu, hem iç, hem de dış uzuvlarda olabildiği gibi, kanserli hücrelerin yavaş üreyeni de vardır, serî üreyeni de. Cinlerin kanser bölgesine yerleşip, bir örgüt çalışması gibi hücre anarşisi oluşturmaları, her zaman mümkündür. Cinler nasıl görünmeyen varlıklarsa, kanser de çok kere baştan belli olmayıp, kendini geç hissettirmekte, hissettirdiği zaman da, artık ilaçlar fayda vermemektedir.

Kanser gibi sar'a hastalığında da habîs ruhların te’sirini kabûl etmek, mâkul bir yol olsa gerek.. kimbilir belki de cinler, beyinde bir kısım guddelerin normal çalışmasına ve fonksiyonlarını icra etmelerine mâni olmaktadırlar.

Yine, habîs ruhlar, insan aklını bozma ve sinir sistemine tesir edip, cinnete yol açmada da tesirli olabilirler. Gerçi, hekimler şizofreninin bütün çeşitlerini maddeye vermekte ve bazılarını da irsî görmektedirler ama, cinlerin damarlara girip kişinin muvazenesini bozmaları, sinir sistemini harap ederek, za- man zaman dengeli olunurken, bazen de çılgınlığa yol açmaları da mümkündür. Yanlış anlaşılmasın; ne sar’â, ne de şizofreni mutlaka cin eseridir demek istemiyorum; fakat, “olması mümkündür” diyorum. Çünkü bu hastalıklar, çok defa duâlı bir ağzın ciddî bir okumasıyla geçmektedir.

Arkadaşlarımızdan biri, yaşlı bir kadının duâ isteğini getirdi. Bu yaşlı kadıncağız için doktorlar, “Kanser metastaz yapmış ve her yanını kaplamış; bir hafta kadar ya yaşar, ya yaşamaz... Götürün, son günlerini evinde geçirsin” demişler. Kadıncağızın şahsıma büyük hüsn-ü zannı varmış; arkadaşımızı araya koyup ısrarla, “Duâ etsin, şifa bulurum” demiş. O ma’sumeye nasıl duâ ettiğimi şimdi hatırlamıyorum. Altı ay sonra arkadaşıma “O kadına ne oldu?” diye sordum; “Yaşıyor” dedi. Sonra aradan iki yıl gibi bir zaman geçti, “ne oldu?” diye yine sordum; “Hacca gitti geldi, torunlarını büyütüyor” cevabını aldım.

Yine, bir sar'alı hasta getiriliyor; devamlı rahatsız ve nöbeti olan bir adam. Bir hoca efendi açıyor Kur'ân'ı ve üç-beş âyet okuyor; hasta şifa bulup gidiyor. Bu vâkıaları maddenin fonksiyonlarıyla izah etmek mümkün değildir. Hap vermek suretiyle beyinde belli bir temas temin etmeğe muvaffak olabilirsiniz.. bunun bir te’siri de olabilir ama, okuma da şifaya sebep olabilir.

Bir misâl daha arzedeyim: Teyzem, cinnet getirdi ve her şeyi yakıp yıkmaya başladı. Zincirlerle ancak zaptedilebiliyordu. Kendini hastanenin dördüncü katından aşağı attı, bir şey olmadı. Kocası bir hoca efendiye gitti, bir şeyler yazdırdı getirdi ve bıraktı. “Beni niye böyle zincirlere bağladınız?” dedi, sızlanmaya başladı.. hayret, teyzem iyileşmişti...

Tıbbın ve doktorların altından kalkamadıkları öyle vak'alar, öyle misâller var ki, hemen hergün bir tanesini duyar veya yaşarsınız. Son olarak, yıllar önce Balçova karakolunda bekçilik yapan bir zâtın bizzat yaşayıp anlattığı bir vak'ayı nakletmek istiyorum: Bu adamcağızın ilk yedi çocuğu doğumlarının 17. gününde boğulup ölmüşler. Sonunda, ağzı dualı bir hoca efendiye bir şeyler yazdırmış ve artık sekizinciden itibaren çocukları yaşamaya başlamış...

Nasıl şimdi, Avrupa ve Rusya'da görünmeyen kuvvetleri haberleşme gibi bir kısım hizmetlerde istihdam etmeye başlamışlarsa, büyük ihtimal ilerde de cinnî hastalıklara karşı duâ ve benzeri tedavi yollarını kullanır hale gelecekler, hattâ, belki de cinlerle tedavi popülerlik kazanıp, üniversitelerde ayrı bir kürsüye bile kavuşacaktır! Bugün bile ülser tedavisinde telkin yolunu kullanan hekimler var; ayrıca mûsikî dinletip, hastanın moralini yükseltmekle tedavi denemeleri de yapılıyor. Bütün bunlar ruhun varlığını ve tedavide bile ma'nânın ne derece önemli olduğunu göstermektedir. O halde, şuurlu habis ruhların ve hastalıklara yol açan cinlerin mevcudiyetlerini inkârda ne ma'nâ var?!..