Cevap :
Prostat, idrar torbasının kanalını çevreler. Prostatın temel görevi; spermlerin taşınmasından sorumlu olan meninin içersindeki sıvıların üretimidir. Ayrıca, idrar torbasından, idrarın dışarı atılmasını sağlayan idrar kanalını çevreler. Prostatı, ortası delik olan küçük bir elma olarak düşünebiliriz.Prostat hastalığı tüm erkeklerin yarısından çoğunu etkiler. Ve yaşla birlikte görülme sıklığı artar. İnflamasyon, büyüme ve kötü huylu büyüme prostat bezinin üç tipik sorununu oluşturur. Prostat; ağrılı, uzun süreli, can sıkıcı olmasına rağmen inflamasyon, işeme güçlüğüne yol açan büyüme genellikle hayatı tehdit etmez.
Diğer taraftan prostatta kötü huylu büyüme şu an erkeklerde en yaygın kanserdir. Buna rağmen korkuyla yaşamanın hiç gereği yoktur. Erken dönemde yakalandığında başarı ile tedavi edilebilmektedir.
İnflamasyon (Kronik prostatitte)
Bu durumda prostat şişer ve hassaslaşır. Çoğu zaman kaynağı bakteriyel enfeksiyondur. En sık 25–45 yaşlarda görülür.
Büyüme
45 yaşlarında prostat bezi büyümeye başlar. Buna (BPH) Bening Prostat Hiperplazisi denir. Prostatın orta kısmında oluşarak dış idrar kanalını daraltır ve idrar yapma sorunlarına yol açar. Çoğu zaman 55–60 yaşlarında hissedilir.
Kötü Huylu Büyüme
Sıklıkla 50 yaşında sonra görülür. Yaş arttıkça görülme sıklığı artar. BPH’dan farklı olarak tümörler genellikle bezin dış kısmında gelişir.
Aşağıdaki belirtiler hemen her zaman prostat hastalığı ile ilişkilidir:
İdrar yapmaya başlamakta zorlanma,
İdrar akımının etki ve hızında azalma,
Sık idrara çıkma,
İdrar yaptıktan sonra mesanenin tam boşalmaması,
İşedikten sonra damlama şeklinde idrar gelmesi
Ani işeme hissi,
İdrarda kan görülmesi,
Ağrılı ejakülasyon,
İşerken ağrı ya da yanma hissi,
Pelvis bölgesinde ağrı ve hassasiyet,
Kalça ya da sırt bölgesinde sürekli ağrı,
Testislerde ağrı veya şişlik.
Prostatta kötü huylu büyüme ise erken evrelerde nadiren bulgu verir.
Prostat, mesane çıkışında yer alan içinden idrar yolunun bir bölümü geçen, erişkinde ortalama 25-30 gram ağırlığında, yegane görevi meninin sıvı bölümüne katkıda bulunmak olan ikincil bir seks organıdır. Yaşlanma ile birlikte bu organ büyüyebilir ve bir grup hastada idrar yapma zorluğu oluşturur. Aynı anda organın bir başka bölgesinde ise tamamen sessiz bir şekilde kanser gelişebilir.
Prostatta en sık görülen kanser tipi adenokanserdir. Bu kanser genellikle yavaş seyirlidir ve belli bir grubu hastaya sorun yaşatmayan, tanı konmasını dahi gerektirmeyen ve ölümün başka nedenlerden gerçekleştiği latent yani klinik açıdan önemsiz karakter arzeder. Buna karşın erken tanı ile hastalık yüksek riskli grupta olsa bile çok iyi tedavi şansına sahiptir.
Görülme Sıklığı
A.B.D. istatistiklerine göre yaşamı boyunca her 6 erkekden biri prostat kanseri tanısı alacak ancak bunların sadece 1/6’sı bu hastalıktan kaybedilecektir. ABD’de 2010 yılında tahminen 217.730 yeni olgu tanı almış 32.000 olgu ise bu hastalıkdan kaybedilmiştir. Ülkemiz de görülme sıklığı 2003 yılında 5.9/100.000 olup erkeklerde akciğer ve mideden sonra en sık görülen 3.kanserdir.
Risk Faktörleri Korunma Yolları
Yaş, ırk ,aile hikayesi, coğrafi bölge, beslenme alışkanlıkları, sigara kullanımı ,obezite en önemli risk faktörlerini oluşturur. Genel olarak Akdeniz ülkelerinde Kuzey Avrupa’ya kıyasla prostat kanseri görülme sıklığının daha düşük olduğu bilinen bir gerçektir. Japonya ve Çin’de de görülme sıklığı çok düşük iken bu ırkın Kuzey Amerika’da yaşayan temsilcileri standart bir beyaz Amerika’lı ile aynı riske yaklaşmaktadır. Siyah ırkta ise hastalığın görülme sıklığı oldukça yüksektir.
Son yıllarda prostat enfeksiyon ve enflamasyonlarının da risk oluşturduğu speküle edilmektedir. İdrar yapış sıklığı ya da biçimi ile cinsel ilişki sıklığının prostat kanseri gelişimi ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Yakın akrabaların birinde prostat kanseri olanlar 1,5-2 kat, iki ya da daha fazlasında olanlar ise 3-5 kat daha yüksek bir riske sahiptir. Eğer birinci birey kansere 65 yaştan genç yakalanmışsa bu risk daha da artmaktadır. Özellikle sağlıklı ve düşük kolesterollü beslenme, düzenli egzersiz, sigara kullanılmaması ve aşırı kilodan kaçınılması hastalıktan korunmak için önemli iken aile riski olanlarda 40’lı yaşlardan itibaren check-up hayatidir.
Belirtiler Tanı Araçları
Prostat kanseri hele erken dönemde- kendisine özgül pek az şikayete neden olur. İdrar yapma şikayetleri ile prostat kanseri arasında direkt bir ilişki yoktur. Hastalığın ileri dönemlerinde ise özellikle, bel, sırt ya da kol-bacak ağrıları görülebilir ki bunlar hastalığın kemiğe ilerlediğinin göstergeleridir. Tipik şikayet yokluğunda erken tanı büyük önem kazanmaktadır. Ailede prostat kanseri olan bireyler erken tanı araştırmalarına 40-45 yaş arası, diğer erkekler ise 50 yaşla birlikte başlamalı ve heryıl tekrar etmelidirler.
Tanı araçları ise bir kan testi olan PSA ile parmakla rektal muayene, görüntüleme yöntemleri ve nihayet prostat biopsisidir.
PSA bir kan proteinidir. Prostat hücresinden salgılanır; ana görevi meninin sıvılaşmasını sağlamaktır. PSA prostatın her türlü hastalığında(iyi huylu büyüme, akut-kronik enfeksiyon ve kanser) yükselebilir.
59 yaşa kadar 2.5, 60-69 yaş grubunda ise 3-3.5 ng/ml’lIk üst sınırlar bugüne kadar kullanılan ve herkes için geçerli 4ng/ml’lık üst değerin yerini almıştır. PSA nın matematiksek değeri kadar zaman içindeki değişimi(PSA hızı ya da kinetiği) diğer formları (serbest PSA /total PSA oranı, kompleks PSA değeri ya da phi değeri) de değerlendirmeye alınır. Kuşku varsa değer tekrarlanır. Son yıllarda rektal muayeneyi takiben verilen idrar örneğinde bakılan ve genetik bir test olan PCA3 testi de PSA ile birlikte kullanılmaktadır.
Parmak muayenesi üroloğun temel muayenesidir. Prostat kanseri erken tanı programının ise vazgeçilmez bir parçasıdır. PSA’nın normal olması parmak muayenesinden vazgeçilmesi sonucunu doğurmamalıdır. Hiçbir görüntüleme teknolojisi de bugün için bu muayeneyi gerekesiz kılacak duyarlılıkda değildir.
Prostat Biyopsisi usulüne uygun yapılmış bir manyetik rezonans (MR) görüntüleme de dahi ancak kuşkudan sözedilebileceği için tanı için gereklidir. Kanserli bölge görüntülenemediği için amaç olabildiğince çok alandan örnek almaktır.
Prostat biyopsisi sırasında yapılan makattan ultrason(transrektal ultrason; TRUS) biopsiye kılavuzluk yapar. Biyopsi ayaktan yapılır, antibiyotik koruması altında gerçekleşir, tercihen hertürlü kan sulandırıcı 5-7 gün önce kesilmiş olmalıdır. Prostatın büyüklüğüne de bağlı olarak değişik 12-14 bölgeden parça alınır.İşlemden sonra enaz 3 gün daha antibiyotiğe devam edilir. İdrar ,meni ve makattan birsüre kan gelmesi doğaldır.
Ancak özellikle işlem günü ya da ertesinde 38 ve üzeri,titreme ile yükselen ateş ve idrar güçlüğü tablosu ciddiye alınmalı,mutlaka hekime bildirilmelidir.% 1-2 oranında görülen bu ciddi enfeksiyon durumu hastaların birkaç gün hastanede izlenmelerini gerektirebilir.