Cevap :
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir kurtuluş destanının en büyük kahramanı olarak sadece tarih sayfalarının derinliklerinde değil yüce Türk milletinin kalbinin tam ortasında sevgi yumağına sarılı bir halde bulunmaktadır. Atatürk’e olan sevgi ve saygımız dünya varoldukça devam edecektir. O’nun vatanı adına yapmış olduğu hizmetleri gelecek nesillerimize en iyi şekilde anlatmalı ve öğretmeliyiz. Anlatmalıyız ki çok büyük zorluklar içerisinde kazanılan Kurtuluş Savaşı’nın ve kurulan cumhuriyetin değeri daha iyi anlaşılsın.
Atatürk’ü anlamak onun fikirlerini çok iyi bilerek tatbik etmekten geçer. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması bir devrin yeniden yazılmasıdır adeta. Yurdun dört bir yanı işgal altında inlerken, bağımsızlık ateşi hiçbir zaman sönmeyen Türk milletine önderlik yapan Atatürk, milletimizin esaret altında yaşamasını aklının ucundan bile geçirmeyerek, tarih sayfalarındaki, inancın zafere dönüştüğü, en büyük bağımsızlık savaşının mimarı olmayı hak etmiştir.
Atatürk’ü anlamak onun ilke ve inkılaplarını çok iyi bilmek ve uygulamak demektir. Kurulan cumhuriyetin manasını çok iyi bilmeliyiz ki cumhuriyete daha çok sahip çıkalım ve koruyalım. Atatürk’ün halkını ülke yönetiminin tek sahibi yapması, ülkenin öz kaynaklarını da milletin hizmetine vermesi, O’nu son derece, diktatörlükten uzak, vatan ve millet sevdalısı bir lider olarak karşımıza çıkarmaktadır. Kendisini Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine adayan Atatürk, hiçbir zaman şahsi menfaatini düşünmemiş, sadece milletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmeyi yegane yol olarak görmüştür.
1938 yılından beri, her 10 Kasım, Ata’mızı kaybetmenin verdiği büyük hüznün yanında, onu daha iyi anlamanın gereğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak ta değerlendirilmelidir. O’nun hayatını, ilkelerini ve bizden yapmamızı istediği şeyleri, bilimsel olarak ortaya koymak ve uygulamak, bizlerin birinci vazifesi olmalıdır. Atatürk devrimleri bugün bir çok ülkede örnek olarak kabul görmüş bir vaziyette ele alınmaktadır. Bağımsızlığını tam olarak kazanamamış bir çok ülkeye Atatürk devrimleri, ilham kaynağı olmaya devam etmektedir. Bütün bunlar Atatürk’ün evrensel bir dünya görüşünün mimarı olduğunu da göstermektedir.
Bizler her 10 Kasım’ı, bıraktığı eserlerin izinde, ülkeyi daha da ileriye götürebilmek adına neler yapılabileceğinin ortaya konulması gereken bir gün olarak görmeliyiz. 10 Kasım’ı, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni bizlere emanet ettiği bir gün olarak düşünmek, sanırım doğru bir yaklaşım olarak kabul görecektir. 10 Kasım günü, Atatürk gençliğine yakışır, ülkemizi ileriye götürebilecek her türlü proje ve çalışmaların yapıldığı, ortaya konulduğu ve desteklendiği bir etkinliğin geleneksel hale getirilmesi tavsiyesinde de bulunmak istiyorum.
Atatürk’ü her 10 Kasım’da daha iyi anlamak ve anlatmak hepimizin görevi olsun ki! Bizden sonraki nesillerimiz onu daha iyi anlasın. Şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış bu aziz vatanın nasıl ayakta kaldığını öğrensin ki, bayrağına ve vatan toprağına daha çok sahip çıksın. Her türlü iç ve dış düşmanlara karşı uyanık ve hazırlıklı olabilsin.
Bu tarih koskoca bir ulusun aynı an da ağladığı, aynı anda üzüldüğü ve aynı anda bir kişiyi hatırladığı bir tarih olarak akıllara kazınmıştır. Yüce Türk milletini içine düştüğü durumdan canla, başla ve canını hiçe sayarak çarpışan, şanlı tarihimize birbirinden güzel notlar ve zaferler kazandıran Mustafa Kemal ATATÜRK bu tarihte o masmavi gözlerini bu dünya ya kapatmıştır. Bir milletin onu bu kadar tutkulu sevmesinin altın da bizim için yaptıklarından tutun da, küçücük bir tarladan geldiği bu noktanın da etkisi çok büyüktür.
O Selanik de bir evde açtı dünyaya gözlerini. Tarlada kargaları kovalarken tanıştık ilkokul sıraların da kendisiyle, harp okullarına gitti, hızla yükselmeye başladı ve bir gün görev vakti gelince sonunu bir saniye bile düşünmeden, ölüme merhaba dercesine giyindi çizmelerini ve elbiselerini. Veda etti beklide içten içe gidişim var beklide dönüşüm olmayacak gibilerinden. Onu yalnız bırakmadı ama yüce Türk milleti, cephede askere gelen her genç bu vatana feda olmak için gelmişti o cepheye. Kiminin ellerine, kiminin saçlarına kına yakmıştı anası. Oğlum bu vatana kurban olsun ben Türk kadınıyım bir oğlum ölür, bin oğlum olur dercesine.
Ve her şey bittiğin de laik, demokratik ve bağımsız bir ülkenin temellerini atmıştı. Gözlerini dünya ya kapatırken Mustafa Kemal ATATÜRK bu ülkeyi gençlere emanet etmişti. Bu yüzden gözleri açık gitmedi. Çünkü her Türk genci, ondan devraldığı bu kutsal emaneti nasıl daha ileriye taşıyacağını çok ama çok iyi biliyordu. Çünkü ihtiyaç duyacağı her şey damarlarında ki asıl kanda mevcuttu!
Bu millet var olduğu sürece, her yürekte bir ‘’Mustafa Kemal ATATÜRK’’ yetişecektir bunu asla unutma ATAM…
Sen rahat uyu…