Cevap :
‘Açık’’ ve ‘‘seçik’’ sıfatları Descartes’ın ve başka Kıta ussalcılarının doğal dilden aldıkları ve doğal dildeki kullanıma bütünüyle andırımlı olarak kullandıkları sözcüklerdir.
‘‘Açık ve seçik’’ sözcüklerinin kendileri açık ve seçiktir.
İlkeler’de Descartes’ın anlatımlar üzerine kendi sözleri şöyledir (I.45): ‘‘Dikkatli bir anlığın önünde belirgin olarak bulunan algıya açık diyorum: tıpkı kararlı gözümüzün önünde bulunan ve onun üzerinde yeterince güçlü ve belirgin olarak etkide bulunan şeyleri açıkça gördüğümüzü söylememiz gibi. Öte yandan, açık iken tüm başkalarından açık olanın dışında saltık olarak hiçbirşey kapsamayacak bir yolda ayrılmış ve sınırlanmış olan algıya seçik diyorum.’’
Açık ve seçik idealar Descartes’ın ansal sezgi dediği işlemin sonuçlarıdır, ve Kurallar 3.5’te sezgi için şunları söyler: ‘‘Sezgi ile duyuların yalpalayan inancalarını değil, imgelemin saçma sapan bileşimlerinden doğan aldatıcı yargıyı da değil, ama arı ve dikkatli bir anlığın öyle bir kavramını [conceptus] anlıyorum ki, anladığımız şey üzerine geriye hiçbir kuşkunun kalmayacağı denli kolay ve seçik olarak belirlenmiştir; ya da, yine aynı şey, sezgi arı ve dikkatli bir anlığın kuşku duyulamaz kavramıdır ki yalnızca usun ışığından doğar.’’
Açıklık ve seçiklik kavramın doğasıdır.
Açıklık ve seçiklik konusunda Hegel’in kavram konusunda belirttiklerini anımsamak gerekir: Bir kavramda kavramın kendisinden başka bilinecek hiçbirşey yoktur. Bu vurgu, hem Descartes hem de Hegel durumunda, içeriksiz ya da boş gördüğü kavramları çocuksu tasarımlarla dolduran, gizemselleştiren, bulanıklaştıran görgücü yaklaşıma karşıdır. Doğal usta kavram yalındır. Yalnızca kendisidir. Açık ve durudur — ve bu olgu litterattiden, yarı-felsefeciden kaçar, ve bu bilinç kavramı bulanık sezgiye ve imgeleme götürerek doğal bilincin de gerisine düşer. Onu ölçüp biçmek, uzamını ya da sınırlarını saptamaya çalışmak, ona karşılık düşen duyulur bir nesne aramaya çalışmak — bunlar görgül ‘epistemoloji’ye aittir (örneğin bir ideanın uzamının (extension) sağın sınırları varsa, o idea ‘açık’tır; eğer ‘intension’u nesne ideanın altına düşer yargısı için yeterli ölçütü verirse, ‘seçik’tir; eğer uzamın sınırları bulanıksa, idea ‘bulanık’tır; ve eğer ‘intension’ yeterli ölçütü veremiyorsa, idea ‘karışık’tır; her iki durumda da, hem bulanıklık hem de karışıklık durumunda, felsefi bir sorun yoktur ve yalnızca göz doktoruna gitmeniz yeterlidir).
Felsefenin tüm sorunu kavramların tanınması, tanımlanması vb. ile değil, ama ilişkileri iledir—eytişimleri ile. Tüm anlamı veren, olgusallığı ve bilinci a
açık bilgi bir bilgi ya da düşüncenin bir bütünlük içerisinde tutarsızlık içermeden kavranmasıdır.
seçik bir bilginin başka bir bilgi ya da düşünce ile karıştırılmaması durumudur.