Cevap :
Sanat ve Zanaat her ne kadar birbirinden ayrı kavramlar olsalar da ortak yöneri de bulunmakla birlikte halk arasında karıştırılan iki terimdir. Özellikle kimin sanatçı kimin zanaatçı olduğu konusunda günlük kullanımda hatalar yapılabilmektir.
Kısaca tanımlayacak olursak sanat kişinin genellikle maddi bir beklentisi olmadan ve daha önce yapılmamış bir eserin yapılması eylemi olarak adlandırılabilir.Zanaat ise insanoğlunun maddeye dayalı etkinliklerini gereksinimlerini karşılamak için yapılan öğrenimle birlikte deneyim,el becerisi ve ustalık gerektiren iş olarak tanımlanabilir.Özellikle marangozluk ayakkabıcılık terzilik gibi meselekler zanaat kavramı içerisine alınabilir.
Maddeler halinde Sanat ve Zanaat ve bu işleri icra edenler arasındaki farkı sıralayacak olursak
Sanatçı yaratı eyleminin sonucunda ortaya çıkan eserden belli maddi kaygılar gütmezken Zanaatçı ise belli bir ücret karşılığında ürün meydana getirir. işin en başından itibaren zanaatçı maddiyatla başlamıştır işine Sanat eseri çoğunlukla bir kere yapılırken zanaat eseri ayrıca bir meslek olduğundan ve para amacı güdülerek yapıldığından istediğin kadar yapabilrisin Sanatçı nın yapacağı sanat eserinde sanatçının duygusuna göre değişmeler mümkünken zanaatçı yola çıktığı ve başta planladığı işi bitirmeyi amaçlar Kısacası sanat yaratıcılıktır zanaat ise ustalıktırBir düğmeye basit bir dokunuşla, zaman ve mekânı birkaç yüzyıl kısaltabilecek güce erişen insan düşüncesi, yepyeni ve şiddetli korkuları da beraberinde getirdi. Bilim, endüstri, teknik ve politika alanında meydana gelen birbirine bağlı ve sürükleyici gelişmeler, toplumlara özgürlük getirdiği kadar, huzursuzlukları da arttırdı. Özellikle 1945 sonrası, insanların gökyüzüne tırmanışları, yeryüzündeki büyük sermaye hareketleri, insana yakışmayacak katliamlar, endüstriyel ve teknik gelişmeler, şiddetli ve yıpratıcı korkuları da beraberinde getirdi. Bütün bunlar, bugünkü insanın sanata bakış tarzını da biçimlendiren gelişmelerdir.
Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır. İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar.
Tolstoy, "İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı" der. İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur. Sanat; din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran bir teneffüs anı gibidir. Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır. Din, felsefe, bilim, sanat ve hatta teknik gibi alanlar, birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Her sanat eseri, var olan bir şey ile, bir nesne ile ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insan görüntüsüdür. Bir tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir. Bir şiir ya da müzik parçası, ya tabiattan ya da insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır. Sanatçının gördüğü, kavradığı ve gerçeklik olarak belirlediği varlığın bilgisi, sanatın öz konusunu oluşturur.