Cevap :
İnsanlık tarihi boyunca pek çok kişi sanatı kendine göre tanımlamıştır. Bu tanımların ortak noktalarından yola çıkılarak şu söylenebilir. Sanat, insanların, kendileri ve doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerinin çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade edilmesidir.
Türkçede iyi ve güzel yapılan her iş için "sanat" sözcüğünden yararlanılarak "askerlik sanatı", "güzel konuşma sanatı" gibi söz öbekleri oluşturulmuştur. Bu sözlerde "sanat" sözcüğünün yer alması aslında sanatın özelliklerine ilişkin ipuçları da vermektedir. Bir iş ya da hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onun bir sanat olarak algılanması sonucunu doğurmuştur. Bu, şu demektir: İnsan yaptığı işi ne kadar yüceltebiliyor, ona estetik bir parıltı katabiliyorsa, sanat olgusuna da o kadar yaklaşıyordun Yani sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır.
Sanatçıyla bilim adamı arasındaki farkı anlatmak için bir örnek verelim. Bir gök olayı olan "yıldırım" karşısında bilim adamının tavrı, bu doğa olayının nedenlerini araştırmak, bundan korunmanın yollarını bulmaya çalışmaktır. Bilim adamı bu duyarlıkla çalışarak paratoneri bulmuş ve bunun etki alanını formüllerle ifade etmiştir. Ama bir sanatçı, "yıldırım"la bu şekilde ilgilenmez. O, dış dünyadan algıladıklarını kendi sanatsal gerçekliğinde yeniden oluşturur. Bir şair sözcüklerin çağrışım gücünden, dilin anlatım olanaklarından yararlanarak kendi duygu ve hayallerini dile getirir. "Yıldırım" sözcüğü de şair için bu noktada bir ileti aracı, bir ifade birimi olur.