Cevap :
Karagöz:
—Vıyvıy vıyyyyy!.. vıyvıy da vıyvıyyy!
Hacivat:
—Ne var yine Karagöz’üm?
Karagöz:
—Vıyvıyyyyyyy! vıyyyyy!.. Vıy Ki vıyyy!
Hacivat:
—Ne oldu Karagöz’üm niye “vıy vıy” deyüp duruyorsun?
Karagöz:
—Vıy vıy vıy!
Hacivat:
—Tamam anladık ne oldu söyle de öğrenelim iki gözüm.
Karagöz:
—Sual sorma bana çok üzgünüm Hacivat’ım. Çok üzgünüm çok.
Hacivat:
—Niye üzgünsün, söyle bana Karagöz’üm. Ne demiş atalarımız: “Kederler paylaşıldıkça azalır, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.” Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Karagöz:
—Tamam söyleyeceğim hacivat;hani şu bizim kahvecinin yaramaz oğlu var ya..
Hacivat:
—Karagöz’üm hangi kahveciden bahsediyorsun? Asmalı kahvenin kahvecisinden mi? Yoksa Kuyulu kahvehanenin kahvecisinden mi?
—Karagöz:
—Hayır hacivat’ım kahvecilerden bahsetmiyorum. Kahvecinin oğlundan bahsediyorum. Bilmiyor musun birinin oğlu var, diğerinin yok. Anlamak istemiyor musun yoksa beni.
Hacivat:
—Hehhh! Şimdi anladım. Anladım anlamasına da kahvecinin oğlu neden yaramaz mış onu anlayamadım. Artık işe yaramıyor muymuş kahvecinin oğlu?
Karagöz:
—La havle..!Ne diyeyim sana yahuu? Yaramaz demek; yaramazlık yapıyor demektir hacivat’ım hala anlamadın mı?
Hacivat:
—Karagöz’üm öyle desene.. Artık vıyvıyını kes!
Karagöz:
—Dinle beni Hacivat’ım bir dinle!..
Hacivat:
—E eee!.. Dinliyorum seni ne olacak’
Karagöz:
—Bu Asmalı kahveyi işleten kahveci Hasan var ya! O’nun oğlu Hüseyin..İşte O!..
Hacivat:
—Ne olmuş Hüseyin’e?
Karagöz:
—Ne olacak Hüseyin’e.. Okul çıkışında araba çarpmış Hüseyin’i vıyy..vıyy..vıyyyyyyy!
Hacivat:
Karagöz’üm, canım cigerim artık vıyvıylanma, anlat hadi durma, ne olmuş ne olmuş? Bir şey olmuş mu?
Karagöz:
—Ahhh Karagözüm ahhh! Şimdi hastahaneden geliyorum iki gözüm.
Hacivat:
—Hastaneye mi kaldırmışlar?
Karagöz:
—Evet yaa, imdadiye gelmiş, ambulans gelmiş. Hüseyin’i hastaneye götürmüşler.
Hacivat:
—Anlatsana Karagöz’üm, şimdi de ben vıyvıylanmaya başladım; merak ediyorum bak şimdi!
Karagöz:
—Bisikletle yolda akrobasi yaparken minibüse çarpmış, başı ve sağ kolu sargılıydı. Sanırım yaralanmış. Bir müddet yatacakmış hastahanede.
Hacivat:
—Deme yaa Karagözüm. Allah beterinden saklasın ama..
Karagöz:
—Ne aması..
Hacivat:
—Bebe maması..
Karagöz:
—Ne deve maması .. Ne köpek maması.. Aması daması yok. Taze çocuk şimdi hastahanede yatıyor.
Hacivat:
—Vay..vay.. vay.. vayyy!..
Karagöz:
—Sen de bilirsin bisiklet icad olduğunda babalarımız şeytan arabası derlerdi ona. Sohra velesbit dediler. Şimdi de bisiklet deniyor. İki tekerlek üstünde durmak da mağrifet hani!
Hacivat:
Baksana bu çocuk hiç akıllanmayacak. Velesbit üzerinde akrobasi mi olur. Patinaj mı yaptırılır. İşte zamane çocukları1
Hacivat:
—Evet evet bilirim ben Hüseyin’i.. Eli dursa, ayağı durmaz. Çay terazisiyle akrobasi yapar dı da tepsiden dolu çay bardakları düşüp kırılmaz, ya da içindeki çaylar bir katre bile dökülmezdi.
Karagöz:
—Ama bisikletle trafikte oyun oynanır mı hiç? Allah korusun canıyla öder insan!
Hacivat:
—Demek kafasına kask giymemiş tıfıl!
Karagöz:
—Ahh hacivat’m ahh! Kaç gere söyledim. Hem kask giymemiş, hemde yolda akrobasi yaparmış. Bisikletin canım lastiklerini patinaj yaptırarak trafikte oyun oynar dururmuş.
Hacivat:
—Eeee desene.. Olacağı buydu! Hem kask giyme, hem akrobasi yap! Hem patinaj yaptırt, hem de taşıtların geliş gidişlerini engelle, trafik kurallarını çiğne. Olacak iş değil Karagöz’üm.
Karagöz:
—Bu insanlar hiç akıllanmayacak mı. Hergün gazetelerde kaza haberleri okuyoruz. Bilmem kaç kişi hayatını kaybetmiş, bir o kadar insan yaralanmış hastahanelere kaldırılmış. Üçüncü cihan harbi çıktı da biz harbe katılmadık!
Hacivat:
—Çocuklarımıza trafik kurallarını öğretmemiz gerek. Gül gibi Hüseyin’e yazık olmuş. Zavallının annesi de babası da çok üzülmüşlerdir. Ya Hüseyin’in kardeşleri ne kadar da etkilenmiştir bu trafik kazasından!
Karagöz:
—Halası da üzülmüştür. Dayısı da üzülmüştür. Ya teyzesi, amcası.. Hele okuldaki arkadaşları bu olayı duyunca şoka girecekler, üzülecekler, çok üzülecekler.
Hacivat:
—Ya konum komşu, çocukları olanlar endişelenecekler. Yürekleri ağızlarına gelecekler.
Karagöz:
—Vıy da vıyy.. Vah da vahh!
Hacivat:
—Karagöz’üm vıylanıp vahlanma da sağına dikkat et, bir araba geliyor.
Karagöz:
—Uy uyy uyyy!
Hacivat:
—Ne var iki gözüm, Karagöz’üm.. Yine ne oldu?
Karagöz:
—Baksana! Başka yaramaz çocuklar trafik canavarı olmuşlar.
Hacivat:
—Ne canavarı dedin Karagöz’üm? Van canavarı mı?
Karagöz:
—Ne Van’ı ne Muş’u.. Bunlar hem kurabiye canavarı, hem de trafik canavarı. İki çocuk bisiklete binmişler geçen minuibüsün kuyruğuna yapışmışlar Hacivat’ım1
Hacivat:
—Vay vay vay vayyyyy! Vah vah vah vahhhh!
Karagöz:
—Şimdi vıllanmayı, vaylanmayı, vahlanmayı bırakalı da okul öğretmenine gidelim anlatalım bu durumları.Gidim ailelere haber verelim hemaaan! Trafik polisine gidelim. Belediyenin trafik görevlilerine gidelim. Zabıtaya gidelim. Zaptiyeler gelsin! Bir şeyler yapalım insanlık adına Hacivat’ım.
(Hacivat da bu konuşmadan sonra şak diye Kragöz’e bir tokat atar.)
Hacivat:
—Bana niye vuruyorsun Karagöz’üm? Benim bundaki kabahatim ne?
Karagöz:
—Bunu şimdiye kadar niye akletmedin Hacivat’ım?
Karagöz ve Hacivat birlikte:
—Yıktık perdeyi eyledik viran, trafik kazası ile oldu her yer kan revaaaan! Şimdi gidelim trafik polisine haber verelim hemaaaaan!.
—Sürçü lisan ettik ise affola. Gönlünüz sevgi, umut ve neşeyle dola.. Hic kimse trafik canavarı olmaya!
karagöz ve hacivat trafik ile ilgili diyaloğu diye nete yaz çıkarr