Cevap :

Kop36

  

 

İ

8.Tanzimat edebiyatı, batı etkisindeki Türk Edebiyatı’nın ilk durağı olmasından ötürü, Batı edebiyatı türlerinin ilk örnekleri bu dönemde verilmiştir.Bu dönem edebiyatı bir “ilk”ler edebiyatıdır.


BİRİNCİ DÖNEM SANATÇILARI


ZİYA PAŞA (1825 -1880)

“Yarab ne eksilirdi deryâ-yı izzetinden
Peymâne-yi vücûde zehr-ab dolmasaydı
Azade-ser olurdum asib-i derd ü gamden
Ya dehre gelmeseydim ya aklım olmasaydı”


Tanzimat edebiyatımızın en seçkin şair ve yazarlarından biri, İstanbul’da Kandilli’de doğdu. Soyu Erzurum’lu olan, gümrük memuru Feridüddin Efendi’nin oğludur. İlk öğrenimini bir süre mahalle mektebinde yaptıktan sonra, Beyazıt rüştiyesinde okudu. Sadaret Kalemi’ne memur oldu (1842). Zeki, kabiliyetli bir genç olmasına rağmen, derbeder bir yaşantısı vardı. Divan edebiyatı yolunda şiirler yazıyordu. Reşit Paşa, onu saraya katip olarak yerleştirdi (1855). Saray memurluğunda düzenli hayata alıştı; Fransızca öğrendi. Ali Paşa’nın sadrazam olması ile saraydan uzaklaştırıldı; sırası ile Zaptiye Müşteşarı, Atina elçisi, paşa rütbesi ile Kıbrıs, Amasya mutasarrıfı, Meclis-i Vala azası oldu.


Amacı, memlekette meşrutiyet idaresini kurmak olan «Yeni Osmanlılar Cemiyeti»ne girdi. Namık Kemal’le birlikte Paris’e kaçtı (1867). Londra’ya geçerek Namık Kemal’le «Hürriyet» gazetesini çıkardı (1868). İstanbul’a dönünceye kadar Cenevre’de oturdu (1871). Abdülaziz tahttan indirilince Maarif Müşteşarı oldu (1876). Kanuni-i Esasi Encümeni azalığına seçildi; II. Abdülhamit, İstanbul’da kalmasından kuşkulandığı için vezirlik rütbesiyle Suriye, Konya ve Adana valiliklerinde bulundu. Adana’da öldü (17 Mayıs); mezarı oradadır.

Ziyâ Paşa, istikrarlı, sistemli bir fikir adamı değildi. Devamlı değişen, zikzaklar çizen bir karaktere sâhipti. Bilhassa fikrî yönden batı tesiri altında kaldı. Kendisinde, Fransız filozofu J.J. Rousseau'nun (Russo) tesiri çok fazlaydı. Fikrî bakımdan bu tesirlere rağmen, divan edebiyatı geleneğinden kopmadı. Harâbât isimli antolojisi, eski geleneğin en güzel örneğidir. Hattâ bu eserindeki eskiye bağlılığı sebebiyle, yakın arkadaşı Namık Kemalin, sert hücumuna mâruz kaldı. Bununla berâber, Ziyâ Paşa, bir divan şâiri olamadı. Divan edebiyatına karşı sevgi duyup ve bu alışkanlığı devam ettirmekle berâber; hak, adâlet, ilerleme gibi siyâsî ve sosyal konuları işleyen, savunan şiirleri de vardır.


Ziya Paşa, biçimde eskiye bağlı kalmasına rağmen, özde yeni bir niteliğe yöneldi. Aşk, şarap, zevk temalarını işleyen gazel, terkib-i bent, terci-i bent, gibi eski nazım şekillerini toplumu uyandıran, kötülükler çare arayan, duygularla düşünceleri aydınlatan birer araç haline getirdi. Zıtlıklar, çelişmeler içerisinde olmakla beraber, Şinasi ile başlayan yeni sanat ve dil görüşlerimize bağlı kalmaya çalıştı. Nesri de şiiri gibi, sağlam yapılı, zamanına göre oldukça sadedir. «Hikmetli»li bir yapısı vardır; bunlarda bireysel gerçeklerle toplumsal dertleri kudretle yansıtır.


Ziya Paşa; şiir, makale, antoloji, edebiyat tarihi türlerinde eserler yazmış; birçok çeviriler yapmıştır. Zafername(1868), Harabat (3cilt, 1874), Eş’ar-ı Ziya (1881), Endülüs Tarihi (2 cilt, 1859-1888), Mukaddeme-i Harabat(1893)

Eserlerinin Özellikleri

Eserlerinde 2. Abdülhamit yönetimine karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat Edebiyatı'nın öncüleri arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi.
"Terci-i Bend" ve "Terkîb-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı'nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. 1874-1875'te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini "Harabat" adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı.