Cevap :
Seçilmek istemem öte beriden
Ayrılsa cismimde kemik deriden
Yine ayrılmam ben Kayseri’den
Bunu böyle bilsin Türk’ün ricali
Olmaz Kayseri’nin hiç vefasızı
Beni tanır cümle kızanı, kızı
Az mı yedim sizin pastırmanızı
Az mı karıştırdım kaymağa balı
İzimi bıraktım karda, karada
Şiir karaladım ara sıra da
iki yıl hocalık ettim orada
Hem de yetiştirdim Behçet Kemal’i
Ünlü şair Behçet Kemal Çağlar, aslen Kayseri’nin Büyük Bürüngüz köyündendir ve 1922-1924 yılları arasında Kayseri Lisesi’nde Faruk Nafiz Çamlıbel’in talebesi olmuştur.Faruk Nafiz Çamlıbel’in Kayseri’ye dair hatıraları çoktur. Bu hatıraları okumak isteyenler, Kayseri Lisesi 100. Yıl Şeref Belgeseline bakabilirler. Biz, Kayseri Lisesi Marşı’nın sözlerini ünlü şairin kaleme aldığını belirtmekle yetinelim.
Kayseri Lisesi’nin nura koşan gençleri
Güzel Anadolu’ya güneşler taşınacak
Bu mefkure oldukça azmimizin rehberi
Cehalet boğulacak, ilm ü fen yaşayacak
Güçlüyüz kuvvetliyiz imanlıyız hepimiz
Yaşasın genç Türkiye, yaşasın mektebimiz.
Faruk Nafiz’in hayatında Kayseri’nin yeri tahminlerin çok ötesinde bir önem arz etmektedir. Faruk Nafiz’in İstanbul’dan yetişmiş bir insan olarak ilk defa “gerçek Anadolu”ya ulaşması Kayseri’deki görevine gelişi sırasında olmuştur. Şairin “Han Duvarları” şiiri, onun sanatında büyük bir aşamadır ve bu şiir, şairin Kayseri’ye yaptığı yolculuğun izlerini taşır.
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde Uzun bir yolculuktan sonra İncesu’daydık Bir handa yorgun argın, tatlı bir uykudaydık Şairin “yorgun argın, tatlı bir uyku uyuduğu han” İncesu İlçemizdeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kervansarayıdır. FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İN “KAYSERİ’DE YETİŞTİRDİM” DEDİĞİ BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR’I KAYSERİ HALKI YETERİNCE TANIYOR MU?
Hayatı Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerinden Behçet Kemal Çağlar Kayseri’nin Şabanbeyzadeler namıyla bilinen ünlü bir ailesinden Şaban Hamdi Bey’in oğludur. Babasının memuriyeti sırasında bulunduğu Erzincan’ın Tepecik köyünde 1908 yılında doğdu. Babası Kayseri'nin Bünyan Çağlayanı kıyısında yerleşmiş Bürüngüz isimli Türkmen oymağındandır, annesi Balıkesir'in Çepni Yörüklerinden Kolağası Ahmet Ağa'nın kızıdır. Behçet ismi babasının amcasının ismi olarak, Kemal'de hürriyet kahramanı Namık Kemal'e izafetle verilmiştir.1913 senesinde Behçet Kemal, Bolu'da İmaret İlkokuluna başlamıştır. İlk okul yıllarında bile dedesinden kendisine geçen yeteneğiyle şiir ezberlemeye ve okumaya meraklı olan Behçet Kemal'e öğretmenleri okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkararak babasının ezberlettiği şiirleri okuturlardı.
Normal tahsiline 1915 yılında Konya'da başlamış, ilk olarak Mevlana türbesinin arkasındaki Numune Mektebi'ne devam etmiş, ertesi yıl, Konya Sultanisi'nin ilk kısmına devama başlamıştır. 1916 senesinin sonbaharında babası Kudüs Ziraat Müdürlüğü'ne tayin edildiğinden birkaç ay Kudüs'te kalmıştır.Kudüs'ten Kayseri'ye gelen Behçet Kemal, ilk, orta ve lise tahsilini Kayseri'de yapmıştır. 1925 senesinde sınavla Zonguldak Maden Mühendis mektebine girmiş ve 1929 senesinde yüksek madem mühendisi olarak birincilikle bu mektepten mezun olmuştur. Maden Tarama Enstitüsü merkez mühendisi olarak Ankara'da göreve başlamıştır.Behçet Kemal Çağlar “Hal Tercümesi” isimli şiirinde çocukluğunun geçtiği yılları ve Bürüngüz’ü şöyle anlatıyor:
Yalınayak basardım yaz-kış toprağa Odun toplamaya giderdim dağa Ata üzengisiz binmekti derdim Bazlamaya çaman sürer yerdim de yerdim Bezir yağı idi yanan lambada Yıldız saya saya uyurdum damda Yufka pişirmeye firez yolardım Yazları üst daldan kiraz yolardım Yonca otlatırdım sarı tosuna Bayılırdım yanık un kokusuna Güzün değirmende nöbet beklerken Büyük anam “yasin”, babam “Türküm ben” Ezberletirdi kışın her gece Anam baş ucuma gelir gizlice “Keloğlan masalı” söyler giderdi Nutuk söylemekti hocamın derdi Amcamın yanında askerdim dimdik Yazın köylü, kışın şehirli idik Mektepte leyliydim, bir uzun kıştı Kitaplar okudum, aklım karıştı Dünya güzelini düşümde gördüm “Maden Mektebi”ne zorla giderken Sonra Avrupa’yı dolaştım ben Çeşit çeşit süsler, keyifler gördüm Yine de gözümde tüterdi yurdum Gurbette vatanı yaman özledim Yine acıkınca çamanı özledim Yine yıkanmaya aradım dere Bildim, çabalamam benim boş yere Ben ki hep bu dağın taşın çocuğu Yüz yıl geçse on beş yaşın çocuğu Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı Çoban Piyesi ve ardından yazdığı ve oynadığı Ergenekon Piyesi dolayısıyla büyük Atatürk'ün dikkatini çekmiştir. Değerli, ünlü yazarlar ve politikacılar ile yakın münasebetler kurmuş, ancak kişisel hiçbir karşılık beklemeyen derin vatan ve Atatürk devrimleri hayranlığıyla hepsinin sevgi ve takdirini kazanmıştır.1935'te Halkevleri müfettişi olarak görevlendirilmiş, bu görev ile yurdun her tarafını dolaşmış; halk şiirleri ve halk sanatı ile yakından ilgilenmek fırsatını bulmuştur.
Öncelikle Atatürk ve milli şiir temasında tanınmış, derin yurt sevgisi olan bir insandı. Gericiliği önlemede çaba harcamış, haftalık dergiler ve günlük gazetelerde bu konularda makaleler yazmıştır. Atatürk'ün ölümü Behçet Kemal'in ruhunda derin bir acı yaratmış, memleketin ve milletin kurtulmasında Atatürk'ün başarılarının hayranı olarak, kendisini Atatürk'e ve O'nun devrimlerine adamasına sebep olmuştur.
Faruk Nafiz’in hayatında Kayseri’nin yeri tahminlerin çok ötesinde bir önem arz etmektedir. Faruk Nafiz’in İstanbul’dan yetişmiş bir insan olarak ilk defa “gerçek Anadolu”ya ulaşması Kayseri’deki görevine gelişi sırasında olmuştur. Şairin “Han Duvarları” şiiri, onun sanatında büyük bir aşamadır ve bu şiir, şairin Kayseri’ye yaptığı yolculuğun izlerini taşır.
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde Uzun bir yolculuktan sonra İncesu’daydık Bir handa yorgun argın, tatlı bir uykudaydık Şairin “yorgun argın, tatlı bir uyku uyuduğu han” İncesu İlçemizdeki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kervansarayıdır. FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL’İN “KAYSERİ’DE YETİŞTİRDİM” DEDİĞİ BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR’I KAYSERİ HALKI YETERİNCE TANIYOR MU?
Hayatı Cumhuriyet döneminin ünlü şairlerinden Behçet Kemal Çağlar Kayseri’nin Şabanbeyzadeler namıyla bilinen ünlü bir ailesinden Şaban Hamdi Bey’in oğludur. Babasının memuriyeti sırasında bulunduğu Erzincan’ın Tepecik köyünde 1908 yılında doğdu. Babası Kayseri'nin Bünyan Çağlayanı kıyısında yerleşmiş Bürüngüz isimli Türkmen oymağındandır, annesi Balıkesir'in Çepni Yörüklerinden Kolağası Ahmet Ağa'nın kızıdır. Behçet ismi babasının amcasının ismi olarak, Kemal'de hürriyet kahramanı Namık Kemal'e izafetle verilmiştir.1913 senesinde Behçet Kemal, Bolu'da İmaret İlkokuluna başlamıştır. İlk okul yıllarında bile dedesinden kendisine geçen yeteneğiyle şiir ezberlemeye ve okumaya meraklı olan Behçet Kemal'e öğretmenleri okulun bahçesinde yüksek bir yere çıkararak babasının ezberlettiği şiirleri okuturlardı.
Normal tahsiline 1915 yılında Konya'da başlamış, ilk olarak Mevlana türbesinin arkasındaki Numune Mektebi'ne devam etmiş, ertesi yıl, Konya Sultanisi'nin ilk kısmına devama başlamıştır. 1916 senesinin sonbaharında babası Kudüs Ziraat Müdürlüğü'ne tayin edildiğinden birkaç ay Kudüs'te kalmıştır.Kudüs'ten Kayseri'ye gelen Behçet Kemal, ilk, orta ve lise tahsilini Kayseri'de yapmıştır. 1925 senesinde sınavla Zonguldak Maden Mühendis mektebine girmiş ve 1929 senesinde yüksek madem mühendisi olarak birincilikle bu mektepten mezun olmuştur. Maden Tarama Enstitüsü merkez mühendisi olarak Ankara'da göreve başlamıştır.Behçet Kemal Çağlar “Hal Tercümesi” isimli şiirinde çocukluğunun geçtiği yılları ve Bürüngüz’ü şöyle anlatıyor:
Yalınayak basardım yaz-kış toprağa Odun toplamaya giderdim dağa Ata üzengisiz binmekti derdim Bazlamaya çaman sürer yerdim de yerdim Bezir yağı idi yanan lambada Yıldız saya saya uyurdum damda Yufka pişirmeye firez yolardım Yazları üst daldan kiraz yolardım Yonca otlatırdım sarı tosuna Bayılırdım yanık un kokusuna Güzün değirmende nöbet beklerken Büyük anam “yasin”, babam “Türküm ben” Ezberletirdi kışın her gece Anam baş ucuma gelir gizlice “Keloğlan masalı” söyler giderdi Nutuk söylemekti hocamın derdi Amcamın yanında askerdim dimdik Yazın köylü, kışın şehirli idik Mektepte leyliydim, bir uzun kıştı Kitaplar okudum, aklım karıştı Dünya güzelini düşümde gördüm “Maden Mektebi”ne zorla giderken Sonra Avrupa’yı dolaştım ben Çeşit çeşit süsler, keyifler gördüm Yine de gözümde tüterdi yurdum Gurbette vatanı yaman özledim Yine acıkınca çamanı özledim Yine yıkanmaya aradım dere Bildim, çabalamam benim boş yere Ben ki hep bu dağın taşın çocuğu Yüz yıl geçse on beş yaşın çocuğu Halkevlerinin açılışında yazdığı ve şahsen rol aldığı Çoban Piyesi ve ardından yazdığı ve oynadığı Ergenekon Piyesi dolayısıyla büyük Atatürk'ün dikkatini çekmiştir. Değerli, ünlü yazarlar ve politikacılar ile yakın münasebetler kurmuş, ancak kişisel hiçbir karşılık beklemeyen derin vatan ve Atatürk devrimleri hayranlığıyla hepsinin sevgi ve takdirini kazanmıştır.1935'te Halkevleri müfettişi olarak görevlendirilmiş, bu görev ile yurdun her tarafını dolaşmış; halk şiirleri ve halk sanatı ile yakından ilgilenmek fırsatını bulmuştur.
Öncelikle Atatürk ve milli şiir temasında tanınmış, derin yurt sevgisi olan bir insandı. Gericiliği önlemede çaba harcamış, haftalık dergiler ve günlük gazetelerde bu konularda makaleler yazmıştır. Atatürk'ün ölümü Behçet Kemal'in ruhunda derin bir acı yaratmış, memleketin ve milletin kurtulmasında Atatürk'ün başarılarının hayranı olarak, kendisini Atatürk'e ve O'nun devrimlerine adamasına sebep olmuştur.