Cevap :
Ziya Gökalp Ve Sosyoloji Anlayışı
Ziya Gökalp, Türk düşünce tarihinde yeni bir sayfa başlatmıştır İçtimai pozitivizme dayanarak, Türkiyede yeni bir ideoloji yaratmada başarılı olmuştur Osmanlı İmparatorluğunun sonunu gören Gökalp, sosyolojiye dayanarak, Türkiyede milliyet akımını sistematik bir şekilde izah etmiş, Türkçülüğün Esaslarını kurmuştur
Gökalpın öğrencilik hayatında üç tesir altında kaldığı söylenebilir:Bunlardan biri klasik mektep tahsili; Ona garbın müsbet ilimlerini öğretiyor Diğeri, o devirde okuduğu Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi şahsiyetler, Ona vatanseverliği telkin ediyor; diğeri de Ona şark filozoflarını tanıtan amcası Hacı Hasib Efendidir Mektep Onu sistematik, metotlu ve garp kültürüne vukufu olan bir aydın haline getirmiş Fakat, bu kültür Onun ruhunu garp ülkelerinde gezdirmemiş Namık Kemal Onun ruhunu tesir ederek, vatanperver ve milliyetperver yapmıştır Şark eserleri de Ona zengin bir ufuk açarak, Onu alim ve filozof yapmış, O da üç kültür kaynağını kullanarak, şark felsefeli, vatanperver bir kişi olmuştur
Kaynak: http://www.forumlord.net/misafir-soru-ve-cevaplari/92179-ziya-gokalpin-sosyolojiye-katkilari-nelerdir.html#ixzz2BTQjc0gR
Uzun bir yazı ama, okumakta yarar var:
Ziya Gökalp Ve Sosyoloji Anlayışı
Ziya Gökalp, Türk düşünce tarihinde yeni bir sayfa başlatmıştır. İçtimai pozitivizme dayanarak, Türkiyede yeni bir ideoloji yaratmada başarılı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun sonunu gören Gökalp, sosyolojiye dayanarak, Türkiyede milliyet akımını sistematik bir şekilde izah etmiş, Türkçülüğün Esaslarını kurmuştur.
Gökalpın öğrencilik hayatında üç tesir altında kaldığı söylenebilir:Bunlardan biri klasik mektep tahsili; Ona garbın müsbet ilimlerini öğretiyor. Diğeri, o devirde okuduğu Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi şahsiyetler, Ona vatanseverliği telkin ediyor; diğeri de Ona şark filozoflarını tanıtan amcası Hacı Hasib Efendidir. Mektep Onu sistematik, metotlu ve garp kültürüne vukufu olan bir aydın haline getirmiş. Fakat, bu kültür Onun ruhunu garp ülkelerinde gezdirmemiş . Namık Kemal Onun ruhunu tesir ederek, vatanperver ve milliyetperver yapmıştır. Şark eserleri de Ona zengin bir ufuk açarak, Onu alim ve filozof yapmış, O da üç kültür kaynağını kullanarak, şark felsefeli, vatanperver bir kişi olmuştur.
Sosyoloji, toplum sorunlarını açıklamak ve bu sorunlara bir çözüm getirmek iddiasını taşımaktadır. Osmanlığın İmpatorluğu çeşitli sorunlar içinde bocalamakta ve bu dorunları kendi gücüyle ve kendi içinde çözemeyeceğine inanmaktadır. Tam bu sırada Batıda sosyoloji toplum sorunlarına açıklama ve çözüm önerileriyle karşımıza çıkınca Osmanlı aydınları arasında yankı uyandırmıştır.
Gökalp, sosyoloji açısından, ülkemizde Comte-Durkheim okulunun temsilcisi olarak tanınır. Gerçekten de Durkheim sosyolojinin ülkemize yerleşmesi ve 1940'lı yıllara kadar Türk sosyolojisinde, neredeyse tek egemen sosyoloji ekolü olması, Onun aracılığıyla olmuştur.
Tütengile göre Gökalp, Türkiyede sosyolojiyi kurmuş, bir tarih şuuru yaratmış, kültür milliyetçiliği yaparak ırkçılığı reddetmiş, modern aile, kadın hakları ve hukuku, özerk üniversite, Türkçe ezan ve Kuran konularında çok önemli fikirler öne sürmüştür.
Gökalp, pozitvist sosyolojinin düşün ilkelerini tümüyle ülkemize aktarmıştır. Kültür-uygarlık, evrensel sosyoloji-milli sosyoloji, ilkel toplumlar-uygar toplumlar gibi ikili ayrımlar, Gökalpin sosyoloji anlayışının temelini oluşturmuş, Türk tarihi, ulusal edebiyat, bilim ve felsefe anlayışı, toplumbilim araştırmaları, bilimsel yöntemlerle toplumsal yapının incelenmesi sorunu, sistemli düşünce, işbölümü ve çalışma organizasyonu gibi konulardaki görüşlerinin temellerini atmış ve çevresine yaymıştır.
Gökalp, toplumbilimin yöntemi olarak, tümüyle ampirik yaklaşımı, deneysel yöntemi, bir başka deyişle, tümevarım şeklinde akıl yürütmeyi öneriyor. Ona göre, tümdengelim, önyargıları da birlikte getireceğinden, bir kavmin incelenmesinde sağlıklı bir yol değildir. Tümevarım yoluyla, soyutlama sürecini de savunmakta ve bilimsel yasalara, araştırmalara dayalı, bilimsel yöntem yoluyla erişeceğimizi savunmaktadır. Ona göre bilim, aceleci davranmaz ve bir sabrın neticesinde ortay çıkar.
Gökalpin sosyoloji anlayışında sosyoloji, genel medeniyetleri ve kültürleri karşılaştırarak toplumların ve kurumların tabi oldukları kanunları bulmak ve toplumlara istenen yönü vermek açısından çok önemli bir göreve sahiptir. Toplumların tabi oldukları kanunları bilen sosyologlar, bir ulusun gelişmesinde etkin rol oynarlar. Ona göre, dahiler sezerek, sosyologlar da toplumsal kanunları bilerek bir milletin gelişmesinde başat role sahiptirler.
Gökalp, başlangıçta Osmanlının kurtuluşu için çalışmış, bunun başarılamayacağını anlayınca, çözümü Türkçülük ve milliyetçilikte görmüştür. Merkeziyetçi bir yönetim anlayışına sahip olan Gökalp, ülkeyi kurtaracak Batı tipi reformların ancak sivil-asker bürokratlar tarafından gerçekleştirilebileceğine inanmaktadır. Temel hedefi ise Türk toplumunda Doğu uygarlığından Batı uygarlığına taşımaktır.
Gökalpe göre, sosyolojini konusu içtimaiyet usullerinin tatbiki, milli medeniyetin tarihi ile kavim ve medeniyetlerdir. Ona göre sosyoloji, toplumların işleyiş ve etkileşim kanunlarını ortay koyacak ve böylece gelecekte topluma istenilen yön verilebilecektir. Ona göre topluma yön verecek olanlar ise dahiler ve sosyologlardır. Dahiler sezerek ;sosyologlar da sosyal realitenin kanunlarını bilerek ve uygulayarak, toplumun evrimi konusunda etkili olurlar. İşte bu nedenlerden dolayı O, sosyolojiye yönelir. Çünkü sosyoloji aracılığıyla çökmekte olan bir toplumun sorununa çözüm bulabilecek ve onu Doğu uygarlık alanından Batı uygarlık alanına taşıyabilecektir.
Ona göre, toplumsal sorunlar ancak sosyoloji ile çözülebilir. Sosyoloji, bir toplumu tanımada, ulusal medeniyetin tarihini incelemede ve mevcut sorunları çözmede her derde deva olarak gören Gökalp, bu bağlamda determinist ve pozitivisttir. O, toplumbilimin varlığını toplumsal olaylar arasındaki determinist ilişkiye bağlıyor. Böylece bir bilim dalının varolma gerekçesini nedenselliği de aşan bir biçimde, gerekircilikte arıyor.
Comte-Durkheim ekolünü benimsemekle birlikte, bu ekolün görüşlerini milli özelliklere göre yeniden biçimlendiren Gökalp, evrensel olma düşüncesinde olan Batı sosyolojisinin Comte-Durkheim ekolünden milli bir sosyoloji yaratma çabasındadır. Çelişki gibi görünen bu durum aslında bir çelişki değildir. Çünkü genel amaç Batı medeniyetine katılmaktır.
Ziya Gökalp Ve Sosyoloji Anlayışı
Ziya Gökalp, Türk düşünce tarihinde yeni bir sayfa başlatmıştır. İçtimai pozitivizme dayanarak, Türkiyede yeni bir ideoloji yaratmada başarılı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun sonunu gören Gökalp, sosyolojiye dayanarak, Türkiyede milliyet akımını sistematik bir şekilde izah etmiş, Türkçülüğün Esaslarını kurmuştur.
Gökalpın öğrencilik hayatında üç tesir altında kaldığı söylenebilir:Bunlardan biri klasik mektep tahsili; Ona garbın müsbet ilimlerini öğretiyor. Diğeri, o devirde okuduğu Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi şahsiyetler, Ona vatanseverliği telkin ediyor; diğeri de Ona şark filozoflarını tanıtan amcası Hacı Hasib Efendidir. Mektep Onu sistematik, metotlu ve garp kültürüne vukufu olan bir aydın haline getirmiş. Fakat, bu kültür Onun ruhunu garp ülkelerinde gezdirmemiş . Namık Kemal Onun ruhunu tesir ederek, vatanperver ve milliyetperver yapmıştır. Şark eserleri de Ona zengin bir ufuk açarak, Onu alim ve filozof yapmış, O da üç kültür kaynağını kullanarak, şark felsefeli, vatanperver bir kişi olmuştur.
Sosyoloji, toplum sorunlarını açıklamak ve bu sorunlara bir çözüm getirmek iddiasını taşımaktadır. Osmanlığın İmpatorluğu çeşitli sorunlar içinde bocalamakta ve bu dorunları kendi gücüyle ve kendi içinde çözemeyeceğine inanmaktadır. Tam bu sırada Batıda sosyoloji toplum sorunlarına açıklama ve çözüm önerileriyle karşımıza çıkınca Osmanlı aydınları arasında yankı uyandırmıştır.
Gökalp, sosyoloji açısından, ülkemizde Comte-Durkheim okulunun temsilcisi olarak tanınır. Gerçekten de Durkheim sosyolojinin ülkemize yerleşmesi ve 1940'lı yıllara kadar Türk sosyolojisinde, neredeyse tek egemen sosyoloji ekolü olması, Onun aracılığıyla olmuştur.
Tütengile göre Gökalp, Türkiyede sosyolojiyi kurmuş, bir tarih şuuru yaratmış, kültür milliyetçiliği yaparak ırkçılığı reddetmiş, modern aile, kadın hakları ve hukuku, özerk üniversite, Türkçe ezan ve Kuran konularında çok önemli fikirler öne sürmüştür.
Gökalp, pozitvist sosyolojinin düşün ilkelerini tümüyle ülkemize aktarmıştır. Kültür-uygarlık, evrensel sosyoloji-milli sosyoloji, ilkel toplumlar-uygar toplumlar gibi ikili ayrımlar, Gökalpin sosyoloji anlayışının temelini oluşturmuş, Türk tarihi, ulusal edebiyat, bilim ve felsefe anlayışı, toplumbilim araştırmaları, bilimsel yöntemlerle toplumsal yapının incelenmesi sorunu, sistemli düşünce, işbölümü ve çalışma organizasyonu gibi konulardaki görüşlerinin temellerini atmış ve çevresine yaymıştır.
Gökalp, toplumbilimin yöntemi olarak, tümüyle ampirik yaklaşımı, deneysel yöntemi, bir başka deyişle, tümevarım şeklinde akıl yürütmeyi öneriyor. Ona göre, tümdengelim, önyargıları da birlikte getireceğinden, bir kavmin incelenmesinde sağlıklı bir yol değildir. Tümevarım yoluyla, soyutlama sürecini de savunmakta ve bilimsel yasalara, araştırmalara dayalı, bilimsel yöntem yoluyla erişeceğimizi savunmaktadır. Ona göre bilim, aceleci davranmaz ve bir sabrın neticesinde ortay çıkar.
Gökalpin sosyoloji anlayışında sosyoloji, genel medeniyetleri ve kültürleri karşılaştırarak toplumların ve kurumların tabi oldukları kanunları bulmak ve toplumlara istenen yönü vermek açısından çok önemli bir göreve sahiptir. Toplumların tabi oldukları kanunları bilen sosyologlar, bir ulusun gelişmesinde etkin rol oynarlar. Ona göre, dahiler sezerek, sosyologlar da toplumsal kanunları bilerek bir milletin gelişmesinde başat role sahiptirler.
Gökalp, başlangıçta Osmanlının kurtuluşu için çalışmış, bunun başarılamayacağını anlayınca, çözümü Türkçülük ve milliyetçilikte görmüştür. Merkeziyetçi bir yönetim anlayışına sahip olan Gökalp, ülkeyi kurtaracak Batı tipi reformların ancak sivil-asker bürokratlar tarafından gerçekleştirilebileceğine inanmaktadır. Temel hedefi ise Türk toplumunda Doğu uygarlığından Batı uygarlığına taşımaktır.
Gökalpe göre, sosyolojini konusu içtimaiyet usullerinin tatbiki, milli medeniyetin tarihi ile kavim ve medeniyetlerdir. Ona göre sosyoloji, toplumların işleyiş ve etkileşim kanunlarını ortay koyacak ve böylece gelecekte topluma istenilen yön verilebilecektir. Ona göre topluma yön verecek olanlar ise dahiler ve sosyologlardır. Dahiler sezerek ;sosyologlar da sosyal realitenin kanunlarını bilerek ve uygulayarak, toplumun evrimi konusunda etkili olurlar. İşte bu nedenlerden dolayı O, sosyolojiye yönelir. Çünkü sosyoloji aracılığıyla çökmekte olan bir toplumun sorununa çözüm bulabilecek ve onu Doğu uygarlık alanından Batı uygarlık alanına taşıyabilecektir.
Ona göre, toplumsal sorunlar ancak sosyoloji ile çözülebilir. Sosyoloji, bir toplumu tanımada, ulusal medeniyetin tarihini incelemede ve mevcut sorunları çözmede her derde deva olarak gören Gökalp, bu bağlamda determinist ve pozitivisttir. O, toplumbilimin varlığını toplumsal olaylar arasındaki determinist ilişkiye bağlıyor. Böylece bir bilim dalının varolma gerekçesini nedenselliği de aşan bir biçimde, gerekircilikte arıyor.
Comte-Durkheim ekolünü benimsemekle birlikte, bu ekolün görüşlerini milli özelliklere göre yeniden biçimlendiren Gökalp, evrensel olma düşüncesinde olan Batı sosyolojisinin Comte-Durkheim ekolünden milli bir sosyoloji yaratma çabasındadır. Çelişki gibi görünen bu durum aslında bir çelişki değildir. Çünkü genel amaç Batı medeniyetine katılmaktır.