Cevap :

Psikoloji, 19. yüzyılın sonlarında bağımsız bir bilim dalı haline gelmiştir. Daha sonra felsefenin etkisinden kurtularak pozitif bir bilim olma çabası içine girmiştir. Bu amaçla ilk psikoloji laboratuvarı 1879 yılında Almanya'nın Leipzig Üniversi-tesi'nde Wilhelm Wundt (Vilhelm Vunt, 1832-1920) tarafından kurulmuştur. Böylece psikolojinin konu ve yönteminin ne olması gerektiği ile İlgili tartışmalar ve çalış­malar hız kazanmıştır. Bu çalışmalar sonucu psikolojide, farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır.

     İnsanı insan yapan en temel özellikleri, düşünmek ve merak etmektir. İnsanın, tarihin ilk dönemlerinden beri en çok merak ettiği ve en çok araştırdığı konulardan biri de, yine kendisi olmuştur. İnsanlar önce nasıl ve neden rüya gördüklerini merak etmişlerdir. Bu sorularına ilk medeniyetlerde inançları doğrultusunda, İlk Çağ'da da felsefe içinde cevap aramışlardır. Daha sonra insanlar nasıl gördüğünü, işittiğini, tat aldığını açıklamak istemişlerdir. Biyoloji ve fizyoloji bilimlerinin gelişmesi ile insan organizmasının yapısı ve işleyişi açıklanmıştır. Ancak bütün bu bilgiler insanın neden ağladığını, güldüğünü, korktuğunu ve nasıl öğrendiğini açıklamakta yetersiz kalmıştır. Bu sorular diğer insan bilimlerinin ve en sonunda psikolojinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

         Psikoloji, ruh anlamına gelen “psyche” (psike) ve bilgi anlamına gelen “logos” sözcüklerinden oluşmuştur. Buna göre psikoloji, ruh bilgisi anlamına gelir İlk Çağ'da Aristoteles (M.Ö. 384-322) tarafından bu anlamda kullanılmış ve uzun sü­re felsefe içinde yer almıştır. 19. yüzyılın sonlarında bir bilim dalı olarak gelişen psi­koloji, ruh açıklamalarını bir tarafa bırakmıştır.