Cevap :
ankara, unutamayacağı günlerden birini yaşıyor. Mustafa Kemal Paşa'nın, Sivas Kongresi'nden sonra Ankara'ya geleceğini nasıl da duymuştu herkes. Sokaklar insan almıyor. Kimler yok ki bu kalabalığın arasında... Bir süreden beri Ankara'ya yerleşmiş bulunan iki İngiliz taburundan tutun da boşalan hapishanelerden çıkmış mahkumlara, köylerden akın eden her yaştaki insanlara, dağdan inen eşkıyalara kadar akla gelecek, gelmeyecek her çeşit insan... Hepsi, tek yürek haline gelmiş sanki... Mustafa Kemal'i görmek heyecanıyla çarpan tek bir yürek...
Davullar, zurnalar, milli kıyafetleri içinde oynayan ekipler çevreye bir bayram coşkusu katıyor.
Nihayet O geldi. Bir "ferd-i millet (ulusun bir bireyi)" olarak, işbaşına geldiğini ilan etmiş olduğu için asker üniforması giymemişti. Sırtında yakası kapalı bir ceket: başında kalpak vardı. Eski, sarsak bir arabayla yola çıkmıştı.
Kalabalığın içinde vali vekilini görünce arabayı durdurttu. Gelişini resmi dairelerden başka bir yere bildirmemiş olmasına karşın, böyle büyük bir kalabalığın toplanmış olması onu çok şaşırtmıştı. Çok da memnun etmişti kuşkusuz. Valiyle konuşurken, arabanın çevresine toplanmış garip giysili adamları göstererek sordu:
-"Bunlar kimdir?"
-"Dağdan inmiş eşkıyalar Paşam."
Mustafa Kemal, o hiçbir zaman yitirmediği olağanüstü nezaketiyle,
-"Kim olurlarsa olsunlar," dedi.
-"Mademki buraya kadar gelmişler, kendilerine bir merhaba diyelim."
Ve arabadan atlayıp içinde çok tehlikeli kimselerin bulunması pek mümkün olan kalabalığa daldı.
-"Merhaba arkadaşlar!"
Tek yürek haline gelmiş halinde karşılık verdi:
-"Merhaba Paşam!"
-"Ne zahmet ettiniz, buralara kadar geldiniz."
Bu sözlere de, sözleşilmiş, provası yapılmış gibi, gene bir ağızdan karşılık verildi:
-"Seni görmeye geldik Paşam!" "Vatan uğrunda ölmeye geldik!" "Emrindeyiz Paşam!"
Mustafa Kemal'in yüzündeki sert çizgiler birden yumuşayıverdi. İnsanlar, büyük dalgalar halinde ona daha yaklaşmak, onu duymak için, ona doğru ilerlemek çabasında... Halkın böyle coştuğu az görülmüştür.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nı kazanacağını, o gün Ankara' da bir kez daha anlamış; kendine ve Türk halkına olan güvenini bir kez daha tazelemişti.
ALINTI
Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile başlayan işgal hareketleri, Türk insanını kendi haklarını korumaya ve Türk vatanını kurtarmaya sevk etmiş, 1918 yılı sonlarından itibaren bu amaca yönelik olan Milli Cemiyetler’in kurulmasına sebep olmuştur. İşgale tepki olarak ortaya çıkan ve kurtuluş çareleri arayan Milli Cemiyetler başlangıçta zayıf, dağınık ve vatanının bütününü değil, sadece kendi bölgelerini korumayı düşünmüşlerdi. Sivas Kongresi’ne kadar bu cemiyetleri kademe kademe birleştirme çabaları milli hareketin bu dönümde en önemli hedeflerinden birini oluşturacaktır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçişi ile başlayan direniş hareketi, ilk ciddi adımını Haziran 1919’da Amasya Tamimi ile atmıştır. Amasya’da milletin istiklalinin tehlikede olduğu tespit edilmiş, istiklâli ancak milletin azim ve kararının kurtarabileceği öngörülmüştür. Âmili Mustafa Kemal Paşa olan Amasya Tamimi’nin en önemli özelliği toplayıcı bir ruh taşımasıdır1.
Anadolu Hareketi’nin bir diğer dönüm noktasını oluşturan Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919) ise milli birliğe doğru gidişin ilk tezahürüdür2. Erzurum Kongresi’nde “Şarki Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti” tüzüğü kabul edilmiş ayrıca Kuzey-Doğu Karadeniz Bölgesi tek bir cemiyetin idaresi altına girmiştir3. Mustafa Kemal Paşa’nın Kongre Başkanlığı’na seçilmesinden sonra yaptığı konuşma, Milli Mücadele’nin hedef ve prensiplerini tespit etmiş olması bakımından önemlidir. Bu hususta Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesi şöyledir: “İçine düşülen kanlı ve kara tehlikeleri göremeyecek hiçbir vatanseverin olamayacağını, galip devletlerin mütarekeyi hiçe saydıklarını, vatanın ve milletin mukadderatını kurtaracak son sözü söyleyecek ve bunun hükmünü uygulatacak kuvvetin bütün yurtta yayılan milli ruhun olacağını, mukadderata hakim bir milli şûra ve milli bir hükümetin teşkili ilk hedeftir”4.
Kongre kararları bir beyanname ile ilan edilerek; vatanın bütünlüğü, hiç bir şekilde ayrılığın kabul edilemeyeceği, mukavemet edileceği, geçici bir hükümetin kurulacağı, manda ve himayenin kabul edilemeyeceği ve Millet Meclisinin derhal toplanması gibi temel prensipler kamuoyuna duyurulmuştur.
Erzurum Kongresi, mahalli nitelikli olmakla birlikte, Mustafa Kemal’i müdahalesi ile ülke bütünlüğü ile ilgili kararlar alınmıştır. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın liderlik yolu açılmış ve ileride Sivas Kongresi’nde benimsenecek olan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin kabul edeceği bir teşkilat tüzüğü hazırlanmıştır5. Temsiliye’ye milletin bağımsızlığını gerçekleştirebilmek için geniş yetkiler vermiştir.
4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nde, Erzurum’da seçilen Heyet-i Temsiliye’ye hiç dokunulmayarak aynen muhafaza edilmiş ve heyetteki 9 olan üye sayısı, yurdun diğer bölgelerinden seçilen yeni üyelerle 16’ya çıkarılmak suretiyle Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Heyet-i Temsiliyesi haline dönüştürülmüştür6.
Bu heyet Ankara’da T.B.M.M. açılıncaya kadar Sivas ve Erzurum Kongreleri’nde alınan kararlar doğrultusunda geçici bir hükümet gibi çalışmıştır. Artık Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti, vatanın tümü adına karar veren ve icra etme yetkisine sahip meşru bir milli mukavemet ve mücadelenin hedef ve sınırları çizilmiştir.
Sivas Kongresi’nde alınan kararların halk üzerinde olumlu tesirleri olmuştur. Halk artık memleketin emin ellerde olduğuna inanmaya başlamıştır. Bu güven, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki kurtuluş hareketinin başarıyla tatbikinde önemli rol oynamıştır.
Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta Kongre sonunda Heyet-i Temsiliye adına hareket ederek İstanbul Hükümeti ile temas kurma yolları aramaya başladı. Yeni seçilen Sadr-ı Azam Ali Rıza Paşa ile yapılan telgraf görüşmeleri sonucu Ali Rıza Paşa’nın önerisi ile 20-22 Ekim 1919 tarihinde Amasya Mülakatı gerçekleşti. Bu mülakat, Heyet-i Temsiliye’nin İstanbul Hükümeti tarafından tanınmasına sebep olmuştur8.
Mustafa Kemal Paşa, çalışmalarına bir müddet daha Sivas’ta devam etti. Daha sonra, önceden karar verildiği gibi Ankara’ya gitmek üzere 18 Aralık 1919’da Sivas’tan ayrıldı.
Alıntı