Cevap :

letişim tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Insanın varolması ile ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde, paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İlk çağ insanınin bir av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarlarina çizdiği resimler, başarılı geçen bir avdan sonra ateşin çevresinde yapılan danslar, komsu kabilelerle haberlesmek için belki de yeni reisin seçiminden duyulanmutlulugu paylaşmak amacıyla göge gönderilen renkli dumanlar, gemicilere yol gösteren fenerler, ressamin tuvaline yansıttığı renkler ve çizgiler, bestecinin notalarla kurduğu ortaklığın neticesinde doğan besteler, sinemacının fikrini belgeleyen filmleri, balerinin duygularını yansıttığı hareketleri, pandomimcinin biraz da esrar perdesiyle gölgelendirdiği jest ve mimikleri; hepsi, paylaşma ihtiyacının giderilmesi için başvurulan iletişim yollarıdır.

Yaşamak da başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. Doğduğumuz andan itibaren çevremizle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. Bilinçsizce çevremizi etkilemeye, değiştirmeye; yine bilinçsizce etkilenmeye, değişerek çevremize uyarlanmaya başlarız. Bu çift yönlü etkileşim, hayat boyu sürer gider. Yaşadığımız sürece zekamızı, kültür ve birikimimizi, kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımız ve iletişim çabalarımızla ortaya koyarız. Duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla yine iletişim yoluyla paylaştırır. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulasabilmek için de iletişime başvururuz. Denilebilir ki iletişim, besikten mezara kadar hep bizimledir ve bizim için hava kadar hayati bir ihtiyaçtır.

İletişimi, temel prensibi paylaşım, etkileşim ve ortaklık kurmak olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha yaşanılır kılan, ileti alışverişine dayalı sosyal bir süreçtir, diye tanimlayabiliriz. Insanoglu, varolduğu günden bugüne dek iletişim kurmak için çeşitli araçlara başvurmuştur. Kendi gelişimine paralel olarak kullanıldığı araçlar da gelişmiş; sürekli gelişen iletişim araçları birbirini tamamlamış; ancak birisi, diğerinin yerini alamamıştır. iletişimin en yalın, en İlkel araçlarından biri kabul edilen işaretlere, kelimelere dayalı olan yazı ve konuşma dilinin yanı sıra, beden dili ile sözsüz anlatımlar (jestler, mimikler, dokunma, cevap vermeme, sessiz kalma gibi davranış ve tutumlar; dans, resim, v.b.) da yüzyıllar boyunca kullanılagelmiştir.

Zihinler ya da benler arasında kurulan, ve düşünce, mesaj, niyet ve anlamların bir zihinden diğerine ak­tarılmasını sağlayan etkileşim; belirli bir dü­şünce, mesaj ya da bilinç içeriğinin, söz, ko­nuşma ya da söylenimler türünden fiziki araçlarla, bir İnsandan, kışı ya da zihinden bir başkasına aktarılması süreci. Belli bir şeyi anlatmak isteme, önermesel bir tavrı (yani bir inanç, arzu, üzüntü, vs.,yi) bir dinleyici ya da dinleyiciler topluluğuna dilsel veya başkaca yollarla aktarma eylemi.

Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması süreci. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla (örn. Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti) ses dalgaları vehava yoluyla (kanal) dinleyiciye/alımlayıcı (hedef) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa, iletiyi gönderenbaşat kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanır.

Pas

letişim tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Insanın varolması ile ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde, paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İlk çağ insanınin bir av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarlarina çizdiği resimler, başarılı geçen bir avdan sonra ateşin çevresinde yapılan danslar, komsu kabilelerle haberlesmek için belki de yeni reisin seçiminden duyulan mutlulugupaylaşmak amacıyla göge gönderilenrenkli dumanlar, gemicilere yol gösteren fenerler, ressamin tuvaline yansıttığı renkler ve çizgiler, bestecinin notalarla kurduğu ortaklığın neticesinde doğan besteler,sinemacının fikrini belgeleyen filmleri, balerinin duygularını yansıttığı hareketleri, pandomimcinin biraz da esrar perdesiyle gölgelendirdiği jest ve mimikleri; hepsi, paylaşma ihtiyacının giderilmesi için başvurulan iletişim yollarıdır.

Yaşamak da başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. Doğduğumuz andan itibaren çevremizle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. Bilinçsizce çevremizi etkilemeye, değiştirmeye; yine bilinçsizce etkilenmeye, değişerek çevremize uyarlanmaya başlarız. Bu çift yönlü etkileşim, hayat boyu sürer gider. Yaşadığımız sürece zekamızı,kültür ve birikimimizi, kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımız ve iletişim çabalarımızla ortaya koyarız. Duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla yine iletişim yoluyla paylaştırır. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulasabilmek için de iletişime başvururuz. Denilebilir ki iletişim, besikten mezara kadar hep bizimledir ve bizim için hava kadar hayati bir ihtiyaçtır.

İletişimi, temel prensibi paylaşım, etkileşim ve ortaklık kurmak olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha yaşanılır kılan, ileti alışverişinedayalı sosyal bir süreçtir, diye tanimlayabiliriz. Insanoglu, varolduğu günden bugüne dek iletişim kurmak için çeşitli araçlara başvurmuştur. Kendi gelişimine paralel olarakkullanıldığı araçlar da gelişmiş; sürekli gelişen iletişim araçları birbirini tamamlamış; ancak birisi, diğerinin yerini alamamıştır. iletişimin en yalın, en İlkel araçlarından biri kabul edilen işaretlere, kelimelere dayalı olan yazı ve konuşma dilinin yanı sıra, beden dili ile sözsüz anlatımlar (jestler, mimikler, dokunma, cevap vermeme, sessiz kalma gibi davranış ve tutumlar; dans, resim, v.b.) da yüzyıllar boyuncakullanılagelmiştir.

Zihinler ya da benler arasında kurulan, ve düşünce, mesaj, niyet ve anlamların bir zihinden diğerine ak­tarılmasını sağlayan etkileşim; belirli bir dü­şünce, mesaj ya da bilinç içeriğinin, söz, ko­nuşma ya da söylenimler türünden fiziki araçlarla, bir İnsandan, kışı ya da zihinden bir başkasına aktarılması süreci. Belli bir şeyi anlatmak isteme, önermesel bir tavrı (yani bir inanç, arzu, üzüntü, vs.,yi) bir dinleyici ya da dinleyiciler topluluğuna dilsel veya başkaca yollarla aktarma eylemi.

Belirli mesajların kodlanarak bir kanal aracılığıyla bir kaynaktan bir hedefe/alıcıya aktarılması süreci. Örneğin bir konuşmacı (kaynak) ortak bir dil aracılığıyla (örn. Türkçe) kodladığı belirli kelimeleri (mesaj/ileti)ses dalgaları ve hava yoluyla (kanal) dinleyiciye/alımlayıcı (hedef) aktarır. Bu süreçte geribildirim hedefleniyorsa, iletiyi gönderen başat kaynak, hedef/alımlayıcı ise sonat kaynak olarak tanımlanır.