Cevap :
Büyüme Nedir?
Ulusal ekonomiler de canlılar gibi büyür. Her ülkede nüfus, işgücü, kaynaklar, sermaye teçhizatı vb. yıldan yıla değişik oranlarda büyümektedir. Üretimi artırmak için yatırım harcamaları yapıldıkça istihdam seviyesi yükselmekte, sermaye stoku genişlemekte, işlenmemiş topraklar üretime açılmakta ve sonuç olarak milli hasıla çoğalmaktadır.Büyümesırasında iktisadi unsurlarda meydana gelen değişikliklerin yanındatoplumsal sorunların görünüşü de değişmektedir. Eğitim talebi artmakta,köylerden şehirlere göç hızlanmakta, sağlık hizmetlerinin gelişmesigerekmekte, siyasal yapıda dalgalanmalar meydana gelmektedir.
Bukadar karmaşık olayın bir arada cereyan ettiği büyüme sürecinde, kesinsonucu belirtecek ölçünün bulunması çok güçtür. İktisadi unsurlarınçoğundaki değişmeleri rakamlandırmak nispeten kolaydır. Oysa toplumsaldeğişiklikleri istatistik seriler halinde düzenleyip yorumlamalaragitmek oldukça güçtür.
Rakamlarla ifade edilebilen iktisadiunsurlarda da büyüme sırasında meydana gelen dalgalanmalar değişikoranlarda olmaktadır. Şu halde sorun, bu çeşitli iktisadi unsurlardanen iyi gösterge olabilecek birini seçmek ve temel ölçü olarakkullanmaktır. Uluslararası alanda en yaygın olarak kullanılan ölçü,üretim hacmi ve milli gelirdir. Yalnız, milli gelir artışının ulusalbir ekonominin topyekün büyümesini yansıtmadığını, fert başına refahartışına bir ölçü sayılamayacağını da belirtmek gerekir. Çünkü nüfusartışı, yükselen milli gelirin bir kısmını yutmaktadır. Şu haldebüyümeyi fert başına milli gelir rakamıyla da ölçmek gerekecektir.
Buradaunutulmaması gereken bir nokta, milli gelirdeki artışların büyümeninsonucunu belirtmekte olmasıdır. Aslında milli gelir endeksinin altındaönemli iktisadi toplumsal ve siyasal olaylar yatmaktadır. Ölçü olarakmilli gelir seviyesi seçildiğine göre, büyümenin tanımı şöyleyapılabilir: İktisadi büyüme, milligelirde bir yıldan ötekine meydanagelen artış oranından ibarettir.
Örneğin, bir ülkenin milligeliri 1995 yılında 100 trilyon lira iken 1996 yılında 107 trilyonliraya çıkmışsa büyüme hızı %7'dir. Aynı ülkede yıllık nüfus artış hızı%3 ise, 1995-1996 arasında fert başına milli gelir %4 artmış demektir.
Yazıve konuşma dilinde "büyüme" terimi yerine bazen "gelişme", "kalkınma"gibi sözcüklerin de kullanıldığı görülmektedir. Büyüme, gelişme vekalkınma terimlerinin anlamları arasında fark görenler bu tutumu hatalıbulmaktadırlar. Bunlara göre büyüme sadece bir gövde genişlemesiniifade etmekte, gelişme ve kalkınma ise ulusun iktisadi, sosyal vesiyasal hayatındaki genel gelişimi belirtmektedir.
İktisadibüyüme sorunu özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaygın birşekilde ele alınmıştır. Önceleri savaştan zarar görmüş olan Batıülkelerinin ekonomilerini yeniden düzenlemeleri için gösterilen çabalarkısa zamanda gelişmekte olan ülkelere de yönelmiştir. Son yıllarda busorunun daha da yoğun olarak tartışıldığı göze çarpmaktadır. Bununlaberaber büyüme sadece bugünün sorunu değildir.
İktisat bilimininkurulduğu yıllarda, hatta daha önceki dönemlerde bile büyüme ile ilgilifikirlerin tartışıldığı görülmektedir. Fakat 1950'lere kadar butartışmalar yalnızca gelişmiş ekonomilerin nasıl gelişmiş oldukları vebundan böyle bunalımsız nasıl büyüyebilecekleri noktaları üzerindesüregelmişti. Sonraları az gelişmişlerin büyüme sorunlarının elealındığı teorik modeller yaygınlaştı. Günümüzün dinamik dünyasında azgelişmişlerin hızla bünye değiştirerek gelişen ekonomiler niteliğinikazanmaları sonunda, az gelişmişler için kurulan modellerin de aynıhızla varsayımlarını ve çerçevelerini değiştirdikleri göze çarpmaktadır.
Bukadar karmaşık olayın bir arada cereyan ettiği büyüme sürecinde, kesinsonucu belirtecek ölçünün bulunması çok güçtür. İktisadi unsurlarınçoğundaki değişmeleri rakamlandırmak nispeten kolaydır. Oysa toplumsaldeğişiklikleri istatistik seriler halinde düzenleyip yorumlamalaragitmek oldukça güçtür.
Rakamlarla ifade edilebilen iktisadiunsurlarda da büyüme sırasında meydana gelen dalgalanmalar değişikoranlarda olmaktadır. Şu halde sorun, bu çeşitli iktisadi unsurlardanen iyi gösterge olabilecek birini seçmek ve temel ölçü olarakkullanmaktır. Uluslararası alanda en yaygın olarak kullanılan ölçü,üretim hacmi ve milli gelirdir. Yalnız, milli gelir artışının ulusalbir ekonominin topyekün büyümesini yansıtmadığını, fert başına refahartışına bir ölçü sayılamayacağını da belirtmek gerekir. Çünkü nüfusartışı, yükselen milli gelirin bir kısmını yutmaktadır. Şu haldebüyümeyi fert başına milli gelir rakamıyla da ölçmek gerekecektir.
Buradaunutulmaması gereken bir nokta, milli gelirdeki artışların büyümeninsonucunu belirtmekte olmasıdır. Aslında milli gelir endeksinin altındaönemli iktisadi toplumsal ve siyasal olaylar yatmaktadır. Ölçü olarakmilli gelir seviyesi seçildiğine göre, büyümenin tanımı şöyleyapılabilir: İktisadi büyüme, milligelirde bir yıldan ötekine meydanagelen artış oranından ibarettir.
Örneğin, bir ülkenin milligeliri 1995 yılında 100 trilyon lira iken 1996 yılında 107 trilyonliraya çıkmışsa büyüme hızı %7'dir. Aynı ülkede yıllık nüfus artış hızı%3 ise, 1995-1996 arasında fert başına milli gelir %4 artmış demektir.
Yazıve konuşma dilinde "büyüme" terimi yerine bazen "gelişme", "kalkınma"gibi sözcüklerin de kullanıldığı görülmektedir. Büyüme, gelişme vekalkınma terimlerinin anlamları arasında fark görenler bu tutumu hatalıbulmaktadırlar. Bunlara göre büyüme sadece bir gövde genişlemesiniifade etmekte, gelişme ve kalkınma ise ulusun iktisadi, sosyal vesiyasal hayatındaki genel gelişimi belirtmektedir.
İktisadibüyüme sorunu özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaygın birşekilde ele alınmıştır. Önceleri savaştan zarar görmüş olan Batıülkelerinin ekonomilerini yeniden düzenlemeleri için gösterilen çabalarkısa zamanda gelişmekte olan ülkelere de yönelmiştir. Son yıllarda busorunun daha da yoğun olarak tartışıldığı göze çarpmaktadır. Bununlaberaber büyüme sadece bugünün sorunu değildir.
İktisat bilimininkurulduğu yıllarda, hatta daha önceki dönemlerde bile büyüme ile ilgilifikirlerin tartışıldığı görülmektedir. Fakat 1950'lere kadar butartışmalar yalnızca gelişmiş ekonomilerin nasıl gelişmiş oldukları vebundan böyle bunalımsız nasıl büyüyebilecekleri noktaları üzerindesüregelmişti. Sonraları az gelişmişlerin büyüme sorunlarının elealındığı teorik modeller yaygınlaştı. Günümüzün dinamik dünyasında azgelişmişlerin hızla bünye değiştirerek gelişen ekonomiler niteliğinikazanmaları sonunda, az gelişmişler için kurulan modellerin de aynıhızla varsayımlarını ve çerçevelerini değiştirdikleri göze çarpmaktadır.