Cevap :

oğruluk, yalan ve ikiyüzlülükten uzak durmak demektir. Allah'a iman ettikten sonra dinimizin en çok önem verdiği şeylerden 
biri "doğruluktur-dürüstlüktür."  
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), İslâm'ı "Allah'a inandıktan sonra dosdoğru-dürüst olmaktır"(1) şeklinde açıklamıştır.  
"Dosdoğru olmak" ise, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer tarafından "münafıklık yapmamak, yalan söylememek, sözde, özde ve 
işte dürüst olmak" tarzında izah edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) müslümanı, "elinden, dilinden emin olunan kimsedir." diye 
tanımlamıştır. Böylece Peygamberimiz, İslâm'ı, doğruluk-dürüstlük diye özetlemiştir. (2)  
Adaleti yanıltan, yalancı şahitlerdir. Doğruluk, şahitlik müessesesinin en çok muhtaç olduğu bir niteliktir. Peygamberimiz (s.a.s.), 
"yalancı şahitlik eden kimsenin cehennemlik olduğunu"(3)  belirtmiştir. Ticarette, karşılıklı anlaşmalarda, en büyük güvence 
doğruluktur. Çünkü o, güven duygusunun temel taşıdır.  
Doğruluk-dürüstlük, temiz toplumun oluşmasında en büyük etkendir. Toplumun kurtuluşu için sözün doğrusunu söylemek 
dinimizin emridir. Nitekim, Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, 
Allah, işlerinizi düzeltsin."(4), "Verdiğiniz sözü de yerine getirin; çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir."(5), "Her kim 
sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa bilsin ki Allah, sakınanları sever."(6) buyurmuştur.  
Helal, haram tanımadan yalan yanlış beyanlarla insanları dolandıranların, adli mercileri yanıltanların, kamuoyunu saptırarak gerçek dışı kanaat oluşturanların, siyasî, ticarî menfaat sağlamak maksadıyla yalan söyleyenlerin bu davranışlarını İslâm'la bağdaştırmak mümkün değildir.  
Muhterem Cemaat!  
Yüce Allah, "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun" (7) buyurmaktadır. Riyakârlığın, 
dalkavukluğun, münafıklığın ve her türlü kötülüğün kaynağı yalancılıktır, doğruyu söylememektir. Toplumun huzurunu kaçıran, insanları birbirine düşüren ve ahlâkın kirlenmesine sebep olan en büyük etken yalancılıktır. Bu sebepledir ki Peygamberimiz: 
"Müminde her özellik bulunabilir, yalnız yalan ve ihanet bulunamaz" (8) buyurmuştur.  
Bir başka hadisi şerifte Peygamberimiz: "Bir kimse namaz da kılsa, oruç ta tutsa ve kendisini mü'min de sansa, eğer yalan 
söylüyorsa, verdiği sözü yerine getirmiyorsa, emaneti suistimal ediyorsa onda münafıklık alameti vardır." (9) buyurmuştur. Bu 
işleri yapanlara ahirette, Peygamberimiz kefil olmayacaktır." (10)  
Muhterem Cemaat!  
Doğruyu konuşan, yalana prim vermeyen bir toplum meydana getirmek için, hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız. 

Değerli Müslümanlar!  
Doğruluk, yalan ve ikiyüzlülükten uzak durmak demektir. Allah'a iman ettikten sonra dinimizin en çok önem verdiği şeylerden 
biri "doğruluktur-dürüstlüktür."  
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), İslâm'ı "Allah'a inandıktan sonra dosdoğru-dürüst olmaktır"(1) şeklinde açıklamıştır.  
"Dosdoğru olmak" ise, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer tarafından "münafıklık yapmamak, yalan söylememek, sözde, özde ve 
işte dürüst olmak" tarzında izah edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) müslümanı, "elinden, dilinden emin olunan kimsedir." diye 
tanımlamıştır. Böylece Peygamberimiz, İslâm'ı, doğruluk-dürüstlük diye özetlemiştir. (2)  
Adaleti yanıltan, yalancı şahitlerdir. Doğruluk, şahitlik müessesesinin en çok muhtaç olduğu bir niteliktir. Peygamberimiz (s.a.s.), 
"yalancı şahitlik eden kimsenin cehennemlik olduğunu"(3)  belirtmiştir. Ticarette, karşılıklı anlaşmalarda, en büyük güvence 
doğruluktur. Çünkü o, güven duygusunun temel taşıdır.  
Doğruluk-dürüstlük, temiz toplumun oluşmasında en büyük etkendir. Toplumun kurtuluşu için sözün doğrusunu söylemek 
dinimizin emridir. Nitekim, Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, 
Allah, işlerinizi düzeltsin."(4), "Verdiğiniz sözü de yerine getirin; çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir."(5), "Her kim 
sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa bilsin ki Allah, sakınanları sever."(6) buyurmuştur.