Cevap :

en iyi seçersen sevinirim 

Siyah bıyıklı bir öğretmendi. Onu en çok öğrenciler severdi. Hayır hayır, onu en çok öğretmenler severdi. Annesinin onu ne kadar sevdiğini bilmem ama çocuğu onu öyle severdi ki ondan ayrılmaz, ayrılsa da onun ayrılığına dayanamazdı.

 

                    Simav Lisesi’nde çalışırken tanımıştım. Şen şakrak bir arkadaştı. Onun bulunduğu ortamlarda kahkahanın üçü gelir beşi giderdi. Asıl dinlenme, asıl teneffüs onunla geçirilen zamandı. O, esprinin kaynağı, tebessümün ocağı idi. Ahmet Akdağ deyince akan sular durmasa da, sınıfta konuşan ve koşuşan öğrenciler dururdu. Dururdu durmasına ama bu defa da cırcır böceklerinin konseri başlar, kahkahalar yükselirdi. Bir sınıfta türkü mü söyleniyor aç kapıyı bak, Ahmet Bey söyletiyordur. Bir sınıfta şiir mi okunuyor aç kapıyı bak Ahmet Bey okutuyordur. Bir sınıfta drama mı sergileniyor, taklit mi yapılıyor? Bunu mutlaka Ahmet Bey yaptırıyordur. Onun yaşadığı yerde; susmak, durmak, miskinlik yoktur. Konuşmak, canlanmak, yaşamak vardır, hayat vardır. Yapılan anketlerde en çok sevilen öğretmen olduğu anlaşılmıştır. Öğrenciler onun dersinin hiç sıkıcı olmadığını söylüyorlar. Teneffüslerde bile onun etrafı arı kovanı gibidir. Biz öğretmenler, Ahmet Bey gelse de lakırdı etsek diye bekleriz.

 

                       Bir gün okul müdürü, uzun öğretmen kurullarından birini yapıyordu. Gün akşam olmuş, vakit hayli uzamıştı. Ahmet Bey bu kadar sessiz kalamazdı, kalmadı da. Kantincinin getirdiği çaylar içilmiş bardaklar boşaltılmıştı. Her zaman yaptığı el çabukluğu ile yine bir bardağı bir arkadaşın ceketinin yan cebine koymuştu. Birçok çay kaşığını da bir başka arkadaşın cebine atmıştı. Artan şekerleri de başka bir arkadaşın cebine koymuştu. Boşları almaya gelen garson maalesef ne bardağı, ne kaşıkları ne de tabakları bulamadı. Neyse ki tabakları henüz kaybolmadan Ahmet Bey’in elinde yakaladı.

 

                     Ahmet Bey, bardağın girdiği cebi gösterdi. Garson hafifçe cebi elledi evet, cepte duran bu şişkinlik bardaktı fakat adam bunu cebine niçin koymuştu? Garson onu nasıl isteyecekti? Derken istedi. Cebinden habersiz arkadaş, bozuldu ve üzüldü. Fakat ekip gülüyordu. Ortalık biraz karışınca garson çekip gitti. Bir daha da gelmedi. Kaşık ve şeker dolu ceple eve giden arkadaşların hanımları “Bizim herif okuldan cebi kaşık dolu, şeker dolu geliyor.” diye konuşmuşlar. Alınan bu istihbarat haberleri günlerce okulda muhabbet konusu oldu.

 

                  Bazen olur ki öğretmenin, öğretmene ihtiyacı olduğu kadar hiçbir kimseye ihtiyacı olmaz. Neşeli, esprili, hoş sohbet öğretmenlere, yine en fazla diğer öğretmenlerin ihtiyacı vardır.

 

                    BU BİR ÖRNEKTİR PEMBEATABAY

                  

Vanlı65:
Evet ilk ben başlayayım;

İlk okulda Şahap Yeşilkaya adında bir Türkçe öğretmenim vardı.Elazığlıydı.Kendisini çok sever,çok sayarım.O da beni sever sağolsun.Hala bile kendisiyle telefonlaşmaktayım.Sebebini bilmiyorum ama onlarca öğretmenim içerisinden en çok onu seviyordum.Belkide daha yumuşak daha cana yakın bir öğretmen olduğu için.

Allah öğretmenlerimizi bizim başımızdan eksik etmesin...


furkanözyürek:
Benimde lisede edebiyat öğretmenim vardı Bilal Akan çok ortak yönümüz vardı göçmenlik diller meraklar görüşler vb...
Sağolsun benim için lisemde sözel sınıf açmış ve beni okuldan atılmaktan kurtarmıştı.Hala görüşürüm


İlteriş:
Hangi birini yazsam ki
İlkokul öğretmenim Recep Candan'ı mı?
Tarihle olan bağımın gelişmesini sağlayan Sevil Bozan'ı mı? (Ki ilk konu anlatımımı onun dersinde yapmışımdır. -Gazneliler ve Karahanlılar-)
Din Kültür ve Ahlak Bilgisi öğretmenim Mehmet Çınar'ı mı?
Tarihin derinliklerine inmemi sağlayan Turhan Aksoy'u mu?
Bugün derslerde uyguladığım metodun temelini atan Veliye Kahraman'ı mı?
Öğretmen olduğumda bile bana öğretmenlik yapan Arif Katrancı, Sefa ESER, Hilmi ŞAHİN' i mi?

Saymakla bitmiyor. Bugunlere gelmemi sağlayan ve adını sayamadığımı bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.

alıntı........
Saygılarımla.