Cevap :

Bu duygu, yani vatana gönülden bağlanma ve onu sevme; sebepsiz yere, sırf insanın tabiatından gelme bir istek değildir. İnsan vatanını sever. Çünkü, Allah'ın insanlara bahşettiği şeylerin en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüsle başlar. İnsan vatanını sever. Çünkü; tabiatın, yani Allah'ın bağışladığı şeylerin en parlağı olan göz, dünyaya ilk baktığı zaman vatan toprağını görür. İnsan vatanını sever. Çünkü, vücudunun maddesi, vatanın bir parçasıdır. İnsan vatanını hüzünlü bir hatırasını görür. İnsan vatanını sever. Çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, meffaati vatan sayesinde ayakta kalabilir. İnsan vatanını sever. Çünkü, varlık sebebi olan atalarının sakin mezarlığı ve çocuklarının meydana gelecği yer, vatandır. İnsan vatanını sever. Çünkü vatan çocukları arasında dil birliği, menfaat birliği ve birbirine fazla alışıklık olduğundan, gönül yakınlığı ve düşünce kardeşliği doğmuştur. O sayede bir adama göre vatan, dünya ile mukayese edildiğinde, oturduğu şehre göre kendi evi gibi görünür. İnsan vatanını sever. Çünkü vatan mevcut olan hakimiyetin bir kısmını gerçek anlamda kullanma hakkına sahiptir. İnsan vatanına sever. Çünkü vatan, öyle bir galibin kılıcı veya bir katibin kalemiyle belirsiz hatlardan, sınırlardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakları kullanma, hakimiyet, atalara hürmet, aileye sevgi, çocukluk hatıraları gibi bir çok yüce duyguların toplanmasından oluşmuş, mukaddes bir düşüncedir.

oprağımızın yetiştirdiği bir büyük insanla buluşturur bizi.
Geniş kitlelere ulaşma gereksinmesi, “Ne sihirliymişsin ey özgürlüğün güzel yüzü/ Esaretten kurtulduk ama aşkının esiri olduk” dizeleriyle özgürlük aşkını sürdüren Namık Kemal’de tiyatro düşüncesini geliştirdi. Engels’in “Savaş tarihinde buna benzer kahramanca bir direnme örneğinin bulunabileceğini sanmıyorum” dediği, görülmemiş bir direnişin, özverili yiğitliğin adı Silistre savunmasını bir antiemperyalist bildirge gibi olan “Vatan yahut Silistre”yi yazdı. 8 Nisan 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda ilk kez oynayan oyun İstanbul’u sarsınca tiyatroda tutuklanıp Magosa’ya sürgüne gönderildi.

YENİ KAVRAMLAR KULLANDI
Teslim olmadı. “Zalim ne kadar korkusuz da olsa, zulmün temelini biz yine de yıkarız/ Dünyanın dibine atsalar da bizi/ Yerküreyi patlatır çıkarız” dedi. Magosa zindanında “Akif Bey, Gülnihal, Zavallı Çocuk, Kara Bela” oyunlarını, makale ve şiirlerini yazdı. “Dünyada zalimin yardımcısı alçaklardır/ Köpektir insafsız avcıya hizmetten zevk alan” dedi.

“Namık Kemal, Zindandaki Şair” (Şükran Kurdakul), “Hürriyet Savaşçısı Namık Kemal” (V. Stambulov), “Vatan Diye Diye: Namık Kemal’in Yaşamından Sahneler” (Necati Cumalı), “Vatanı Sattık Bir Pula” (Hıfzı Topuz) onun için yazılanlardan birkaçı olan Namık Kemal 2 Aralık 1888’de dünyaya veda etti. Türk dilinde vatan, millet, hürriyet, vicdan, inkılâp, ihtilal, hâk-i vatan (vatan toprağı), hamiyet (vatan sevgisi), gavga-i hürriyet (hürriyet kavgası), zincir-i esaret (esaret zinciri), didarı hürriyet (özgürlüğün güzel yüzü), ümmid-i istikbal (gelecek umudu) gibi birçok kavramı kullandı. Direndi: “Israrlıyım kararlıyım can verinceye kadar halka hizmette/ Fedakârın kalır anıları daima milletin kalbinde/ Vatan sevgisinin çoğaldığı bir gün gelir de denir/ Kemal’in mezar taşı kalmadıysa adı kalmıştır.”