Cevap :
Cevap: atatürkün insan sevgisini anlatan anıları
Varlıklar içerisinde en şerefli ve en mükemmel olanı insandır. Allah onu en güzel şekilde yaratmış ve yeryüzüne göndermiştir. Bundan dolayı sevgiye en lâyık olan da insandır.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) de iyi ve sevgiye lâyık insanın kim olduğunu bir hadisinde şöyle belirtmiştir: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydası en çok dokunandır.”
Atatürk, insan sevgisine büyük önem vermiştir. O, bir asker ve devlet adamı olarak tarihin çok çalkantılı bir döneminde yaşamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın acımasızlığını ve İstiklâl Savaşı’nın olumsuz şartlarını görmüştür. Savaşın ne denli acı ve kötü olduğuna çok yakından şahit olmuştur. Bu yüzden, “Yurtta barış, dünyada barış.” diyerek, tüm dünyaya barış ve sevgi dersi vermiştir. Atatürk’ün barışa önem vermesinin altında insana olan sevgisi yatmaktadır. Tek dileği, yeryüzünde barış ve esenliğin kurulmasıydı.
Atatürk, bir konuşmasında şöyle diyordu: “İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını da düşünmelidir. Kendi milletinin mutluluğuna ne kadar önem veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye, elinden geldiği kadar çalışmalıdır. ”
O, kimseye kin tutmaz, düşmanlık beslemezdi. Herkese karşı hoşgörülü ve iyi kalpli idi. Engin bir insan sevgisine sahipti. Bir konuşmasında, bu sevgiyi şöyle dile getiriyordu: “Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanlara düşmanız.”
Gelecek nesillerin Atatürk’ün hayatından alacakları çok büyük dersler vardır. Zaten büyük insanlar, karanlıkları aydınlatan ışık gibidirler.
"Devlet Bürokrasisi Cumhuriyet'in ilanından sonra idi. Karadeniz'de bir gezintiye çıkmıştı. Kendisine eşlik edenler arasında bulunuyordum. Rize'ye geldik. Yolların düzgünlüğü ilgisini çekmişti. Vali'ye :
"Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz?" diye sordu.
Vali de anlattı; yakın köylüleri jandarmalarla toplattırmış ve yol onarımında çalıştırmış.
Ata'nın kaşları çatıldı. Oldukça sert bir dille :
"Vali Bey" dedi. " 'Corvee' nedir bilir misin? Öyle ise ben söyleyeyim: Angarya demektir. Ve şu anda bilmeniz lazım ki, kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyet'te angarya diye bir şey yoktur."
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) de iyi ve sevgiye lâyık insanın kim olduğunu bir hadisinde şöyle belirtmiştir: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydası en çok dokunandır.”
Atatürk, insan sevgisine büyük önem vermiştir. O, bir asker ve devlet adamı olarak tarihin çok çalkantılı bir döneminde yaşamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın acımasızlığını ve İstiklâl Savaşı’nın olumsuz şartlarını görmüştür. Savaşın ne denli acı ve kötü olduğuna çok yakından şahit olmuştur. Bu yüzden, “Yurtta barış, dünyada barış.” diyerek, tüm dünyaya barış ve sevgi dersi vermiştir. Atatürk’ün barışa önem vermesinin altında insana olan sevgisi yatmaktadır. Tek dileği, yeryüzünde barış ve esenliğin kurulmasıydı.
Atatürk, bir konuşmasında şöyle diyordu: “İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını da düşünmelidir. Kendi milletinin mutluluğuna ne kadar önem veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye, elinden geldiği kadar çalışmalıdır. ”
O, kimseye kin tutmaz, düşmanlık beslemezdi. Herkese karşı hoşgörülü ve iyi kalpli idi. Engin bir insan sevgisine sahipti. Bir konuşmasında, bu sevgiyi şöyle dile getiriyordu: “Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanlara düşmanız.”
Gelecek nesillerin Atatürk’ün hayatından alacakları çok büyük dersler vardır. Zaten büyük insanlar, karanlıkları aydınlatan ışık gibidirler.
"Devlet Bürokrasisi Cumhuriyet'in ilanından sonra idi. Karadeniz'de bir gezintiye çıkmıştı. Kendisine eşlik edenler arasında bulunuyordum. Rize'ye geldik. Yolların düzgünlüğü ilgisini çekmişti. Vali'ye :
"Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz?" diye sordu.
Vali de anlattı; yakın köylüleri jandarmalarla toplattırmış ve yol onarımında çalıştırmış.
Ata'nın kaşları çatıldı. Oldukça sert bir dille :
"Vali Bey" dedi. " 'Corvee' nedir bilir misin? Öyle ise ben söyleyeyim: Angarya demektir. Ve şu anda bilmeniz lazım ki, kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyet'te angarya diye bir şey yoktur."