Cevap :
* Ülkemizde nüfusun dağılışını etkileyen sebepleri ve nüfus yoğnluğunun sonuçlarını,
* Nüfus sayımı yapılmasının sebeplerini ve ülkemizin nüfusunun özelliklerini,
* İç ve dış ile beyin göçünün sosyal, kültürel ve ekonomik sonuçlarını,
* Yerleşme ve seyehat özgürlüğünün hangi durumlarda ksıtlanabiliceğini,
* Devletin " Sosyal Devlet " olma niteliği çerçevesinde sorumluluk ve ödevlerini vatandaşlara sağladığı hak, sorumluluk ve ödevleri vatandaşların da aynı konudaki duyarlılığı
Nüfus
2-
Nüfus Sayımı ve Nüfus Sayımı Tarihi
3-
Beyin Göçü, Kavram ve Kapsamları
4- Seyahat ve Yerleşme özgürlüğü her insan için garantilenmesi gereken haklarıdır. Ama gerçekte Avrupada Yaşananlara bakıldiginda bir çok göçmenin ve ilticacının Haklarının olmadığı özellikle geçimini saglaması icin gerekli olan çalısma hakkının olmadığı bilinmektedir. Göçmenler sürekli baskı altında tutulmakta ve sınırdışı edilme tehlikesi ile yüzyüze kalmaktadır.
Bir yandan sermayenin serbestçe hareket edebilmesi için her şey yapılırken, teşvik edilirken buna karsı sınırlar bir çok insan icin engel oluşturmaktadır. Sınırları geçmeyi başaran kadın, erkek ve çocukların büyük bir bölümü yabancılar ve ilticacılar yasasının cok sert kuralları yüzünden çok azı oturum alma şansını elde ediyor.
Yasal olarak kagıtları olmayan(yani kaçak yaşayan) insanlar sürekli sınırdısı edilme tehlikesi ile yaşamaktadır. Bu anlamda bu insanların durumunun kötüleşmesinde Avrupa Birliği ortak çalışması büyük rol oynamaktadır.
Avrupadaki baskı politikasının amacı göçmenlerin, ilticacıların gelişini ulusal ve Avrupa çapında sermayenin ilgisi dogrultusunda yönlendirmek ve kontrol altına almaktir. Kendi ülkelerinde tehlike içinde yaşayan insanları korumak, onlara Avrupada yaşama imkanı vermek için olusturulan Iltica Hakkı artık nerdeyse yok gibi bir şey. Ülkelerini baski dolayısıyla terkeden ilticacilar ve göçmenler tekrar ülkelerine geri yollanmaktadır. Ayni zamanda Avrupada ihtiyaç duyulan düsük ücretli sezonluk isçilerin Avrupa Birliği ülkelerine gelmeleri kolaylastırılmakta, yüksek kalifiyeli uzmanların ve elit kesimin Avrupa Birligi ülkelerine gelmesine kolaylık sağlanmaktadır.
Avrupa Birliğine gelen göç insani şartlar gözönüne bulundurulmadan yapılmakta ve tamamen işin kar yanı göz önünde tutularak hesaplanmaktadır.
Bu anlamda sadece ihtiyaç duyulan insanların buraya gelmelerine ve kalmalarına izin verilmektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri kendi ekonomik çıkarlarını ön planda tutmakta, buraya gelen insanların hayatı arka planda kalmaktadır. Sınırdışılar, kötü muamele ve ölüm bu politikanın sonuçlarıdır.
Avrupadakı bu politik gelişmeler ve yapılaşma taleplerimizi uluslar arası düzeyde göstermemiz gerektigi gerçegini ortaya koyuyor.
Etkinliklerin amacı Göçmenlerin ve Ilticacıların sorunlarına yönelik yeni perspektifler sunmaktır.
Yerleşme Ve seyahat Özgürlüğü
Kişinin istediği yerleşim yerine yerleşebilme, istediği yerleri gezebilme ve dolaşma özgürlüğüne sahiptir. Ancak bu özgürlük;
• Suç işlenmesini önlemek
• Sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak
• Sağlıklı ve düzenli şehirleşmeyi sağlamak
• Toplumun ortak mallarını korumak gibi sebeplerden dolayı sınırlandırılabilir.
5-
Sosyal Devlet, devletin sosyal barışı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata aktif müdahalesini gerekli ve meşru gören bir anlayıştır.[1]
Sosyal Devlet anlayışı Türk anayasa hukukuna 1961 Anayasası ile birlikte "Cumhuriyetin Nitelikleri" başlığı altında sayılan temel bir unsur olarak girmiştir:
MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Aynı nitelik 1982 Anayasası'nda da aynen tekrar edilmiştir:
MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Anayasa Mahkemesi'nin 16-27 Eylül 1967 tarih ve K.1967/29 sayılı Kararında Sosyal Devlet kavramı şöyle açıklanır:
"(Sosyal devlet) ... ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadî ve malî tedbirler alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve millî gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını sağlayıcı tedbirler alan adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü sayan, hukuka bağlı kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük rejimini uygulayan devlet demektir." [2]
Yine Anayasa Mahkemesi bir başka kararında Sosyal Devlet kavramının şöyle anlaşılması gerektiğini belirtir:
"Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Çağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin, tüm kurumlarıyla Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun biçimde kurulmasını gerekli kılar. Hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması, toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir. (...) Anayasa’nın Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer verdiği sosyal hukuk devletinin dayanaklarından birini oluşturan sosyal güvenlik kavramının içerdiği temel esas ve ilkeler uyarınca toplumda yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgarî yaşam düzeyi sağlanması, böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması gerekir.