Cevap :
Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı
Nitekim, hükümet programında bahsi geçen “Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini” çok geçmeden kurulup “Gazi Terbiye Enstitüsü” adı altında Ankara’da hizmete girmişti. Atatürk, Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele etmişti. Beden eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önce Çapa Muallim Mektebi’nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa’da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç’ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş, bunlar da Çapa Muallim Mektebi’ndeki özel kurslarda görev alarak kız öğrencileri yetiştirmişlerdi.
“Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”, Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak faaliyete geçmişti. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu’nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey (Yen) tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki Bakanlar Kurulu, 170 sayılı kararıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı “Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette İdman Cemiyetleri’nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle” kaydı ile “menafii umumiyeye hadim cemiyet (kamu yararı dernek)” kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye’de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu.
Böylece Başvekil İsmet Paşa’nın kısa bir süre önce Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Reisi Ali Sami Bey’e: “Hükümete güvenin, bütçeye spor için tahsisat konulacaktır.” şeklinde verdiği sözün ilk bölümü de yerine getirilmiş oluyordu.
Atletizm Federasyonu, 13 Nisan’da bu cemiyete dahil olarak faaliyete geçti ve ülkemizdeki ilk ciddi atletizm yarışmaları başladı. Bunu Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Kurtuluş ve Beyoğluspor’un yarışmalara getirdiği rekabet havası izledi. Türk atletizm tarihinde ilk Türkiye Birinciliği Yarışmaları, 5 Eylül 1924′de Eskişehir’de yapıldı.
Türk sporunun iki büyük örgütünün “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” ile “Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi”nin başında bulunan iki spor adamı İttifak Başkanı Ali Sami (Yen) ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin Türkiye Temsilcisi Selim Sırrı (Tarcan) bir araya gelip Türkiye’nin 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na katılmasının gerektiğine karar verdikleri zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa’nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaştan yeni çıkmış muzaffer Türkiye’nin spor dünyasının bu en büyük gösterisine katılmasında yalnız sportif açıdan değil, politik bakımından da büyük yarar olacağı muhakkaktı.
İttifak ve Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce sahip değildi. Bu konuda hükümetten yardım istenmesine karar verdiler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk’ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi (16 Ocak 1924) taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve “şimdilik” kaydıyla 17 bin lira Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi ( o dönemde bir altının 10 lira olduğunu belirtmekte yarar var). Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal’in imzası bulunuyordu.
Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile dünyanın bu en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları atletizm, bisiklet, eskrim, futbol, güreş ve halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular.
Berlin’de sporcularımız önemli bir varlık gösteremediler ama bu Atatürk’ün onların spor görgülerini arttırmak için bir fırsat olduğunu görmesine engel olmadı. Olimpiyata katılan sporcuların Avrupa’da dolaşıp görgülerini arttırma imkanı sağlandı. Yurda dönüşlerinde olimpiyat oyunlarında kazanmışlarcasına itibar gördüler. Olimpiyatlar Atatürk’ün gözünde çok önemliydi Berlin Olimpiyatları’nda Dünya Birinciliğini kazanan hafif sıklet güreşçimiz Yaşar’ın başarı haberinin yarattığı hava yanındakilerden Cevat Abbas’a göre, Atatürk için en coşkun sevinçli gecelerden biriydi.
1924 yılı bütçesine, Atatürk’ün talimatıyla spor için 50.000 TL ödenek konulmuştur. Yine 1924 yılında yayınlanan Köy Yasası’nda, köylerde “nişan alma, cirit, güreş” gibi köy oyunlarını özendirici hükümlere yer verilmiştir.
Türk gençlerinin eğitimleri için yurt dışına tahsile devlet tarafından gönderilmesine karar verildiğinde, beden eğitimi dalı da bunların arasında vardı.
Hipodromda at yarışı
Atatürk’ün Hipodroma gelerek at yarışlarını izlemesi ülkemizde yarışçılığın gelişmesine büyük katkılar sağladı. Ünlü İtalyan mimarı Viotti Violli tarafından yapılan modern “Ankara Hipodromu” da Atatürk’ün emir ve direktifleriyle inşa edilmişti.
Türkiye’de atçılığı ve yarışçılığı teşvik amacıyla kurulan “Yarış Islah Encümeni” de Atatürk’ün büyük desteğini görmüştü. Bu encümenin ricası üzerine adına bir “Gazi Koşusu” nun yapılmasına severek izin verdi (1926). Böylece Türk yarışçılık dünyasının en önemli klasik koşusu halini almış bulunan “Gazi Koşusu” 1927 yılından bu yana Türk yarışçılığına renk katmaya başladı.
Yarış dünyamızın en büyük klasiği olan Gazi Koşusu’nun armağanı, Atatürk’ün at üzerindeki gümüş heykelidir. Ünlü heykeltıraş Şadi Çalık’ın eseri olan bu heykel 1970 yılından beri “Gazi Koşusu” galiplerine verilmektedir.
Muhafızgücü spor kulübü
Atatürk’ün emriyle 18 Temmuz 1920 günü, Muhafız Takımı kuruldu. Birliğin başındaki Mülazım İsmail Hakkı Bey’in spora olan büyük merakı, Atatürk’ün de bu konudaki olumlu görüşleriyle birleşince, Muhafız Alayı adını alan birlik, 1 Haziran 1923 günü Muhafızgücü adını almıştır.
Muhafızgücü, Atatürk zamanında, spor alanlarındaki büyük başarılarıyla dikkati çekmeye başlamış, futbol, atletizm, binicilik, bisiklet, polo gibi spor dallarında büyük başarılar göstermiş, pek çok şampiyonluklar kazanmıştır. Ayrıca bünyesinde birçok ünlü asker sporcu da yetiştirmiştir. Milli takımlarımıza kadar yükselen bu sporcular arasında, askerlik alanında da en yüksek rütbelere erişmiş bulunanlar mevcuttur.
18 Ağustos 1923 tarihli hükümet programında bu konuda şu satırların yer aldığı dikkati çeker:
“…Maarifin terbiyevî vazifelerinden birincisi, çocukların terbiye ve talimi, ikincisi terbiye ve talibi, üçüncüsü milli güzidelerin yetiştirilmesi için lâzım gelen vasıtaların izhar ve teminidir. Çocukların terbiye ve talimi bittabil mektepler vasıtasıyla temin edilecek ve mekteplerin asrî tekemmulâta mazhar olabilmeleri için muallimlerin daha iyi yetiştirilmesine ve tatil zamanında açılacak derslerle tevsi-i malûmat etmelerine, binaların ıslahına, alat-ı dersiyenin ikmaline çalışılacaktır. Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tahsis olunacak, halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık millî güzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa’daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir. Muhtelif şuabat-ı ilmiye ferdin bedenî ve fikri kabiliyetleri gibi ahlâkî ve içtimaî kabiliyetleri de inkişaf ettirilecektir. Bu maksada vusul için bir Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini açılacak, izcilik teşkilatına ehemmiyet-i mahsusa verilecek, programlar ile mektepler teşkilatı tedricen içtimai esasata tevcih olunacaktır…”
Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı
Nitekim, hükümet programında bahsi geçen “Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini” çok geçmeden kurulup “Gazi Terbiye Enstitüsü” adı altında Ankara’da hizmete girmişti. Atatürk, Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele etmişti. Beden eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önce Çapa Muallim Mektebi’nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa’da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti.
“Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”, Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak faaliyete geçmişti. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu’nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey (Yen) tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki Bakanlar Kurulu, 170 sayılı kararıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı “Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette İdman Cemiyetleri’nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle” kaydı ile “menafii umumiyeye hadim cemiyet (kamu yararı dernek)” kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye’de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu.
Böylece Başvekil İsmet Paşa’nın kısa bir süre önce Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Reisi Ali Sami Bey’e: “Hükümete güvenin, bütçeye spor için tahsisat konulacaktır.” şeklinde verdiği sözün ilk bölümü de yerine getirilmiş oluyordu.
Atletizm Federasyonu, 13 Nisan’da bu cemiyete dahil olarak faaliyete geçti ve ülkemizdeki ilk ciddi atletizm yarışmaları başladı. Bunu Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Kurtuluş ve Beyoğluspor’un yarışmalara getirdiği rekabet havası izledi. Türk atletizm tarihinde ilk Türkiye Birinciliği Yarışmaları, 5 Eylül 1924′de Eskişehir’de yapıldı.
İttifak ve Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce sahip değildi. Bu konuda hükümetten yardım istenmesine karar verdiler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk’ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi (16 Ocak 1924) taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile, 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve “şimdilik” kaydıyla 17 bin lira Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi ( o dönemde bir altının 10 lira olduğunu belirtmekte yarar var). Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal’in imzası bulunuyordu.
Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile dünyanın bu en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları atletizm, bisiklet, eskrim, futbol, güreş ve halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular.
Berlin’de sporcularımız önemli bir varlık gösteremediler ama bu Atatürk’ün onların spor görgülerini arttırmak için bir fırsat olduğunu görmesine engel olmadı. Olimpiyata katılan sporcuların Avrupa’da dolaşıp görgülerini arttırma imkanı sağlandı. Yurda dönüşlerinde olimpiyat oyunlarında kazanmışlarcasına itibar gördüler. Olimpiyatlar Atatürk’ün gözünde çok önemliydi Berlin Olimpiyatları’nda Dünya Birinciliğini kazanan hafif sıklet güreşçimiz Yaşar’ın başarı haberinin yarattığı hava yanındakilerden Cevat Abbas’a göre, Atatürk için en coşkun sevinçli gecelerden biriydi.