Cevap :

Erz25

Genetik kopyalama, şekil itibariyle tek yumurta ikizine benzemektedir. Anne rahminde bir zigot, bölünmesinin ilk devrelerinde her hangi bir sebeple iki ayrı hücre oluşturursa, sonuçta aynı DNA'ya sahip iki ayrı canlı dünyaya gelir. Dünyaya gelen bu iki canlı birbirinin genetik kopyasıdır.

Sun’i klonlamada ise, dışarıdan müdahale ile DNA’sı, yani genetik özellikleri anne ya da baba ile aynı olan, bir fert ortaya çıkmaktadır. Klonlamayla dünyaya gelen canlı sadece fiziksel görünüş olarak genleri kullanılan canlıya benzer ve bu benzerlik tek yumurta ikizliğinde görülen benzerliktir. Doğan yeni birey ile genleri kullanılan birey tek yumurta ikizlerinde olduğu gibi düşünce ve ruh olarak tamamen farklı fertlerdir. 

Normalde insanın her bir hücresinin çekirdeğindeki kromozom sayısı 46’dır. Yumurta ve spermde bunun yarısı kadardır.

Yani, 23 adettir. Üreme esnasında yumurta hücresi ile sperm birleşeceği için, kromozomların 23’ü anneden, 23’ü de babadan gelmekte ve döllenmiş yumurtada ve onun çoğalmasıyla teşekkül eden her bir hücrede kromozom sayısı 46 olarak sabit kalmaktadır. Kromozomlar DNA’ları, yani genleri taşıdığı için sayısı, şekli ve yapısı önemlidir.

Genetik kopyalamada, anneden yumurta hücresinin 23 kromozomlu çekirdeği çıkarılıp, bunun yerine 46 kromozomlu normal vücut hücresinin çekirdeği konur. Böylece döllenme olmadan yumurtadaki kromozom sayısı normal hücrenin kromozomuna ulaştırılmış olduğu için, bu yumurta hücresi döllenmiş gibi bölünmelerine devam ederek bebeğin teşekkülüne sebep olur.

İnsan yumurtasındaki ve spermindeki bu kromozomların yarıya inmesi kaidesi, bütün bitkiler ve hayvanlar âleminde aynıdır. Sadece, her canlının  kromozom sayısı değişiktir. Yani bir hayvanın normal vücut hücresinde kromozom sayısı 40 ise, yumurtada ve sperminde bu sayı 20’şer olacaktır.

Materyalist ve pozitivist evrimciler, genetik kopyalama ile ortaya çıkan varlığın kendilerinin eseri olduğunu, Allah’ın kanunlarının dışında bir varlık elde ettiklerini iddia etmektedirler. Halbuki, varlıkların ortaya çıkmasındaki sebepleri de, onun sonucunu da yaratan Allah’tır. Bir başka ifade ile, sebeplere soru, sonucuna da o surunun cevabı diyebiliriz. Bu durumda; sual de cevap da Allah’tandır. Yani, sebebi de, onun sonucunu da yaratan Allah’tır. Anne ve baba soru, çocuk onun cevabıdır. Yani, anne ve baba sebep, çocuk sonuçtur. Sebep olan anne ve babayı da, onun sonucu olan çocuğu da yaratan Allah’tır.

Elma elde etmenin yolu, elma ağacı dikmektir. Ağaç dikmek soru, meyvesi ise onun cevabıdır. Burada, elmayı da, onun sonucu olan meyveyi de yaratan Allah’tır. Yani, soru da cevap da Allah’tandır. Burada Allah’ın külli iradesi, bizim cüz’i irademize tâbidir. Biz, cüz’i irademizle neyi talep edersek,  Allah onun sebebini de sonucunu da yaratmaktadır.

Kiraz ağacından fındık elde etmeyi niyet ettiğimizi kabul edelim.  Bunun için yapacağımız bütün fiiller onun takdiri iledir. Kolumuzun hareketi, aklımızın çalışması, hep O’nun verdiği hayat sayesindedir. Kiraz ağacındaki hayati faaliyetlerin devamı, aşının gelişip farklılaşması, tamamen Allah’ın ilmi ve iradesiyledir. Bunun sonucu da yine O’nun hükmüyledir. Hikmetine uygun ise, sualimize müspet cevap alırız, uygun değilse, ya da sebeplerde bir hata yapmış isek, cevap menfi olacaktır.

Sonuç olarak, bütün araştırma ve çalışmalar, birer soru, elde edilen sonuçlar da onun cevabıdır. Sebebi de, onun sonucunu da yaratan Allah’tır. Çünkü, bize hayat verip çalışmamızı sağlayan, ağacın hücrelerini büyüten, besinleri nakledip onlara hayat veren Allah’tır.

 Prof. Dr. Adem Tatlı