Cevap :
Her yazarın, ozanın, ressamın, yontucunun (heykelci), sinema yapımcısının yaşamı, yaşamdan edindiği düşünceleri, dünya görüşü, –kısaca– sınıf savaşımında tuttuğu yer ile yapıtları arasında bir koşutluk (paralellik) vardır. O gerek kendi yaşamından, gerekse –genel olarak– yaşamın bütününden algıladıklarını, kavradıklarını, bu algılama ve kavrayış sonunda ulaştığı dünya görüşü ve sınıf savaşımında tuttuğu yer doğrultusunda, fakat bir sanat potası içinde sürekli yoğurur. Potada onun gözlemleri, bilgileri, kültürü vb. de vardır. Ama yine de potadaki en canlı, en belirleyici öğe onun dünya görüşüdür, sınıf savaşımında tuttuğu yandır.
Bu yoğurma sırasında sanatçı sanki bir esrime içindedir. İçi dışı sevgi doludur, umut doludur; öfke, kin yüklüdür. Sonunda ortaya kan ter içinde bir edebiyat ürünü, bir resim, bir yontu, bir müzik parçası, bir sinema yapıtı çıkar.